11 Eylül 2009 Cuma

Başarısız olanlar, mazeret beyan ederler.

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genel Başkanı
Ankara 10 Eylül 2009



Sayın BAŞBAKAN;

İstanbul'da yapılmış olan dere ıslah çalışmalarıyla ilgili olarak yasal maniler ve bazı dirençlerin çıktığını dile getirerek, şu ifadeleri kullanmışsınız:

“Bu dirençlerin aşılması lazım. Bakın şu anda helikopterle dolaşırken sizler de tespit ettiniz bütün dere yatakları nasıl değiştirilmiş. Bu dere yataklarının değiştirilmesi neticesinde meydana gelen özellikle sıkıntıları yaşıyoruz. Dün de söyledim, dere yatağını muhakkak bulur ve derenin intikamı ağır olur. Şu anda bunun bedelini ödüyoruz. Bakın Selimpaşa'ya gittik. Selimpaşa'da aynı sıkıntı var. Orada da dere yatağı ciddi manada değiştirilmiş. Aynı şekilde Silivri'de dere yatağına ciddi manada bir tecavüz var. Bütün bunların yanında Ayamama Deresi'nde yaşanan ortadadır. Papaz Deresi'nde yaşanan ortadadır. Aynı sıkıntılar burada da var. Şimdi bizler, bir çalışmayı yürütüp, ikili görüşmeler suretiyle bu işi çözüp, buralardaki yıkımları da gerçekleştireceğiz. Bunun başka çıkışı yok. Çünkü daha farklı bir bedeli, ne oralarda bu tasarrufu yapanlara, ne de vatandaşlarımıza ödetmek istiyoruz.”. Ayrıca;

Söz konusu olayın siyasi polemik malzemesi yapılmasını asla doğru bulmadığınızı belirterek, “Çok ciddi manada yanlış bir yaklaşım. Bunu siyasi polemik malzemesi yapanlar, lütfen aynaya baksınlar ve şu anda tasarrufları altında olan yerlerde neler olduğunu, neler yapıldığını geçmişten bugüne, şöyle bir incelesinler. Bununla ilgili de, Belediye Başkanım zaten gerekli açıklamaları, tüm belgeleriyle yapacaktır” ifadelerini kullanmışsınız.

Merak ettim:

Derelerin islâhı ve uygun imar plânlarının oluşturulması hususunda önünüze çıkan yasal engeller ve bazı dirençler neler olabilir?

15 Yıldan beri İstanbul Belediyesi’nin idaresi sizin elinizdedir ve 7 yıldan beri de ülkeyi idare eden güçlü bir iktidarsınız.

Kanunlar, yönetmelikler de bellidir. Ki; bu kanun ve yönetmelikler, her türlü kaçak ve kanunsuz yapılaşmaları önleyebilecek niteliktedir. Kanun ve yönetmelikler, ciddî bir şekilde uygulandığı ve hatır için veya başka bir sebeple ihlâl edilmediği takdirde; vatandaşların da icabına uyacakları ve itiraz etmeyecekleri kesindir. Kaldı ki; kanunlar ve yönetmelikler ihlâl edildiği takdirde, devletin yaptırım uygulama gücü de vardır.

Bu durum karşısında yakınmanızın ve mazeret beyan etmenizin manasını anlamak, gerçekten zordur. Devletin gücü elinizdeyken; devletin koyduğu kanunları ve yönetmelikleri yürütememek gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

Açık ifadeyle; hükümetler ve hükümetlerin koyduğu kanunlara göre görev yapan belediyeler, kanunsuz uygulamalara göz yummasalar, değil İstanbul’da, ülkenin en ücra köşesinde dahî kaçak ve gayri nizamı yapılaşma meydana gelebilir mi?

Türkiye, son 29 yıldan beri tuhaf bir dönem yaşıyor. İstanbul’un her karış toprağı belirli kişi ve guruplar tarafından ranta dönüştürülmüştür. Bu fırsattan istifade, kanunlara uymayan, devlete sadakat göstermeyen, kamunun ve vatandaşların haklarını gözetmeyen ve de Allah’tan korkmayan fırsatçı kişiler de, ellerinden geldiğince bu yağmalardan pay almışlardır.

Bu yağma ve rant paylaşımı meydana gelirken, ilgili kurumlar görevlerini yapmamışlar ve her türlü kanunsuzluklara göz yummuşlardır. Öylesine ki; İstanbul’un arazileri yağmalanırken, sosyal meseleler unutulmuş ve koca İstanbul, çarpık yapılaşma yüzünden bir beton yığınına dönüşmüştür. İhtiyaca cevap verecek kadar ne okul yeri ayrılmış ve ne de mezar yeri tahsis edilmiştir. İcraatlarıyla övündüğünüz KİPTAŞ, TOKİ ve EMLÂKKONUT dahî, bu hususlarda sorumsuz davranmışlardır. Yetkili ve sorumlular, “Rantlar yükselirse, refah ortadan kalkar.” gerçeğini unutmuşlardır.

Eğer bir sorumlu aranacaksa; yükümlü oldukları görevlerini yapmayan, ihmal eden, kanun ve yönetmelikleri yürütmeyen yetkili kişilerin yakasına yapışmalı ve onlardan hesap sorulmalıdır. Bu görev de, iktidara ait bir görevdir. Zîra; iktidarların görevi, mazeret beyan etmek değil, zoru başarmaktır.

Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: