Sayın Mehmet Ali BİRAND
Posta Gazetesi Yazarı
İstanbul 29 Eylül 2009
Sayın BİRAND;
29 Eylül 2009 tarihli ve “Bu kafayla, açılım filân olmaz…” başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Masumane bir giriş yapmışsınız. İşte, yazdıklarınız:
“Bazen gazetelerdeki haberleri gördükçe, inanın yüreğim daralıyor.
Bizler neler yapmak istiyor, Türkiye’yi nasıl daha ileriye götürebileceğimizi düşünüyor ve bu yönde mücadele veriyoruz, öte yanda ise öylesine derin bir direnme ile karşılaşıyoruz ki, insanın tüm hayalleri yok oluyor.”
Bu yazdıklarınız; aklı, ilmi, mantığı dışlayan ve hislere hitap eden bir aldatmacıdan ibarettir. Yani; her zaman için başardığınız bir tuzaktır. Zîra:
-Gelecekte, Türkiye’ye neler getireceği iyi bilinmeyen olaylar karşısında, DARALAN BİR YÜREĞİNİZİN olduğuna inanmak, biraz güçtür.
-Neler yapmak istediğinizi açık bir şekilde belirtmediğiniz için, sizi anlamak imkânsızdır.
-Türkiye’yi, nasıl daha ileriye götürebileceğinizi düşündüğünüzü kabullenmek ve bu yönde mücadele verdiğinize inanmak, zordur.
-Neyi hedef aldığınızı ve neyi, niçin yaptığınızı açık bir şekilde belirtmediğiniz için, derin bir direnme ile karşılaştığınız, gayet normaldir. Çünkü, açıklamadığınız tüm hayalleriniz, mutlaka yok olacaktır.
Yazınıza konu ettiğiniz için soruyorum:
-Kürt kökenli vatandaşlarımıza farklı muamele mi yapılmaktadır? Kürt kökenli vatandaşlarımızın hakları mı kısıtlanmıştır
-Kan dökülmesini istemeyen mi vardır?
-Kürt kökenli vatandaşlarımız, ne zaman ve nerede hırpalanmıştır ve Kürt olduklarını söylemekten korkmaktadırlar?
-Ermeni vatandaşlarımızın onurlu insanlar olmadıklarını söyleyen ve onları anlayışla karşılamayan mı vardır?
Sayın BİRAND;
Lütfen açık olunuz ve ne yapmak istediğinizi söyleyiniz. 25-30 yıldan beri KÜRT ve ERMENİ sorunu yaratmak için çalıştığınızı bilmeyen yoktur ve bu hususta, bir hayli mesafe de aldınız. Ektiğinizi biçecek zamanın geldiğine de inandığım için, soruyorum:
Kürt ve Ermeni sorunları; bizim, yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yarattığı sorunlar mıdır?
ABD, İngiltere, İsrail ve Avrupa ülkeleri, bu işin dışında mıdırlar? Bu sorunları başımıza belâ edenler onlar değil midir?
En önemlisi:
Size göre çözüm nedir? Eveleyip, geveleyeceğinize; zamirinizde gizlediğiniz çözümleri ve AÇILIMIN ne olması gerektiğini açıklasanız, daha mertçe davranmış olmaz mısınız?
Yazınızın son bölümünde; “Şimdi anlıyor musunuz; bu işlerin ne kadar zor olacağını, ne kadar uzun zaman ve çaba gerekeceğini görebiliyor musunuz? Her şeye rağmen yine de, direnmemiz gerekecek. Zîra; bizim gibi düşünenler, doğru yapıyor. Diğerleri, yanlışlar. Er veya geç, doğrular kazanır.” ifadelerini kullanmışsınız.
Bir anlamda TEHDİT içeren bu ifadeleriniz sebebiyle, sormak hakkımdır:
-Kime karşı ve kimlerle ve de niçin direneceksiniz?
-Sizin gibi düşünenler kimlerdir ve neyi doğru yapıyorlar? İstedikleri nedir?
-“Diğerleri” olarak nitelendirdikleriniz kimlerdir ve neyi yanlış yapıyorlar?
-Er veya geç, doğru yolda olanların kazanacakları muhakkaktır. Ama; siz ve sizin gibi düşünenlerin, doğru yolda olduklarının kanıtı nedir? Ortaya, bir ölçü koyabilir misiniz?
Irak’ı, kendi hedef, çıkar ve projeleri doğrultusunda işgâl eden, parçalayan, milyonlarca insanın kanının dökülmesine sebep olan; Celâl Talabani’yi, Irak Cumhurbaşkanlığı makamına oturtan; Barzani’yi, Irak’ın kuzeyinde oluşturulan Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başına getiren GÜCÜN, Türkiye’yi rahat bırakacağını mı zannediyorsunuz?
Elinizdeki medya imkânlarını ülkenin ve milletin aleyhine kullandığınızı hatırlatmak için bu mektubumu yazdım. Mektubumu da, ATATÜRK’ÜN söylediklerine kıymet vermediğinizi tahmin ettiğim için, Romalı Hatip Marcus Tullius ÇIÇERO’NUN şu sözleriyle sonlandırmak istiyorum:
“Bir millet, kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla baş edebilir. Fakat içersindeki SATILMIŞ ve HAİNLERLE yaşayabilmesi imkânsızdır. Sınırları zorlayan DÜŞMAN, silâh ve bayraklarını açıkta taşıdığı için, daha az tehlikelidir. Fakat bir HAİN, hain gibi görünmez; kurbanları ile aynı aksanda konuşur, onların çehresine bürünür ve onların argumanlarını kullanarak, milletin yapısına nüfuz eder; bütün kapılardan serbestçe geçer; sesi, en üst düzey hükümet koridorlarında duyulur, milletin ruhunu çürütür; politik yapıya, her türlü hastalığı bulaştırarak, milletin yaşam gücünü elinden alır. Bir katil, daha az korkuludur.”
İşe yarar mı, bilemem; ama, mektubumu okuduktan sonra, ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNİ de okumanızı tavsiye ederim. Belki, doğru yolu bulursunuz!
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
29 Eylül 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder