3 Eylül 2009 Perşembe

Tutarlı olmak şarttır.

Sayın Köksal TOPTAN
TBMM Başkanı
Ankara 26 Nisan 2009


Sayın BAŞKAN;

ABD Başkanı Barack OBAMA, “94 yıl önce 20. Yüzyılın en büyük katliamlarından biri başladı. Her yıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 1,5 milyon Ermeni’nin katledilmesini veya ölüme yürümesini anıyoruz. Hiçbir şey, BÜYÜK FELÂKET ile kaybedenleri geri getirmez. Ermeni halkı, bizim kalbimizde yaşadığı gibi, büyük felâket de anılarımızda yaşamalı.” sözlerini, bilgilendirilmediği için söylememiş; 1918 yılından beri ABD’nin, bölgemiz için izlediği hedeflerinin takipçisi olacağını belirtmek için söylemiştir.


Elbette ki; OBAMA’nın sözleri, bizleri rencide edicidir ve kınanmalıdır.

Ancak; üzülürken ve rencide olurken, kendi durumumuzun da gözden geçirilmesi gerekir. Bu gözden geçirme de, “BİR ÜLKENİN DIŞ POLİTİKASINI BULUNDUĞU COĞRAFYASI BELİRLER.” gerçeğine göre yapılmalıdır. Bunun anlamı açıktır:

Her ülkenin, her devletin ve her milletin, işin başında belirlediği hedefleri olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti DEVLETİ, daha işin başında takip edilmesi gereken hedeflerini belirlemiştir. O da, şudur:

Kendi kendine yeterli ve başkalarına muhtaç olmaktan kurtulmuş; dünya üzerinde kurulan veya kurulacak her masaya eşit ağırlıkta oturmasını başaran; hedef kovalayan ve her hedefi gerçekleştirdikten sonra yeni hedeflere yönelen HUZURLU, MUTLU ve REFAH içersinde yüzen bir BÜYÜK TÜRKİYE.

Başkalarının da Türkiye üzerinde hedefleri vardır. O da, şudur:

Kendi kendisine yetersiz ve dâimâ başkalarına muhtaç; “OTUR!” denilen yerde oturan, “KALK!” denilen yerde kalkan; hedeflerini unutmuş, iç ve dış gailelerle boğuşan HUZURSUZ, MUTSUZ ve REFAHI unutmuş ZAYIF bir TÜRKİYE.

76 yıllık cumhuriyetimizin siyasî, iktisadî ve askerî tarihini bilenler, bu iki hedefin mücadelesinin izlerini gayet iyi görürler.

Son 30 yılda uğradığımız en büyük kaybımız, bu gerçeklerden uzaklaşmış olmamızdır. 12 Eylül 1980’den sonra kurulan sistem; gelecek nesillerin istikballerini düşünen siyaset ve devlet adamları yetiştirmediği gibi; medyanın, paranın üstündeki yazıdan başka bir değer ve hedef tanımayanların, Türkiye’ye husumet besleyen iç ve dış odakların yarattığı ŞİŞİRİLMİŞ ŞÖHRETLERİ sahneye sürmüştür. DEVLETİ, bir ticarethane zihniyetiyle idare etmeyi marifet zanneden bu şöhretli siyaset ve devlet adamları, Türkiye’nin GERÇEK HEDEFLERİNİ unutturmuşlardır.

Bu sebepten dolayı KIBRIS, ERMENİSTAN, IRAK, AVRUPA BİRLİĞİ konuları, başımızın derdi haline gelmiştir ve Türkiye, dâimâ TAVİZ VEREN bir ülke konumuna getirilmiştir. Örnek:

Yunanistan, işin başında ortaya koyduğu hedefleri doğrultusunda hiçbir zaman taviz vermemiş ve hedefinin takipçisi olmuştur. Kıbrıs konusundaki tutumu, bunun örneğidir.

Biz ise; hedeflerimizi unutup, esen rüzgâra göre yön değiştirerek, kararsızlığımızı herkese ispat etmiş durumdayız. Neyi, ne zaman ve nasıl yapacağımızı bilemez haldeyiz.

Ermenistan meselesi de öyledir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ermenistan’ın, Azerbaycan’a ait DAĞLIK KARABAĞ BÖLGESİNİ işgâl etmesi sebebiyle gayet net ve tutarlı bir tavır ortaya koyduk ve Ermenistan sınırındaki kapımızı kapattık. Ama; geçen zaman zarfında bu tavrımızın takipçisi olamadık. Bu hususla ilgili basit bir örneği arz ediyorum:

16 yıl önce, yani 1993 yılında, DEMİREL HÜKÜMETİ’nin Ermenistan politikası konusunda verilen GENSORU ÖNERGESİ sırasında, Refah Partisi adına söz alan Kayseri Milletvekili Abdullah GÜL, şu sözleri söylemişti:

“Hükümet, bu politikasıyla geleceğimizi, gerçekten ipotek altına almıştır. Ki; Ermenistan Cumhurbaşkanı cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir.

Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiye’nin menfaatlerinin sözkonusu olduğunda; sizin, şahin gibi davranamayacağınızı bildiği için, yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir.

Siz Bana; bir ülke gösterin ki; kardeşlerimiz savaş halinde olacak, kardeşlerimiz katledilecek ve onlar katledilirken, “BUNUN MÜSEBBİBİ TÜRKİYE’DİR” diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken “AVRUPA’NIN HARİTALARI BELLİDİR, YERİNE OTURMUŞTUR. FAKAT, ORTADOĞU’NUN, ASYA’NIN HARİTALARI, NİHAÎ ŞEKLİNİ ALMAMIŞTIR.” diye açıklama yapacak. KARS’IN Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek. Bütün bunlardan sonra O ADAM, Türkiye’ye gelecek ve siz de, elini sıkacaksınız.”


O gün Refah Partisi’nin Grup sözcülüğünü yapan Kayseri Milletvekili Abdullah GÜL, bugün Cumhurbaşkanı’dır ve Türkiye’nin dış siyasetinde söz sahibidir. Ermenistan konusunda, bugünkü tutumu da bellidir.

Bu çelişki karşısında Türkiye meselelerini yakından ve dikkatli takip edenler, “TÜRKİYE, İŞİN BAŞINDA KOYDUĞU HEDEFLERİNİN TAKİPÇİSİ OLAMAMIŞTIR.”sözünü söylerlerse, bir haksızlık mı yapmış olurlar?

Sayın BAŞKAN;

OBAMA’nın Türkiye’yi ziyaretinden önce ABD Dışişleri Bakanı Hilary CLİNTON, Türkiye’ye gelmişti. Resmî temaslarının ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin demokrasisini ve etnik sorunlarını konuştuk. Şu anda, Başkan OBAMA’nın Nisan ayı başında Türkiye’yi ziyaret edeceğinin müjdesini verebilirim. OBAMA, Türkiye ile birlikte dünyaya yeni şekil verecektir.” Sözlerini söylemişti.

Nisan ayı başında Türkiye’ye gelen ABD Başkanı OBAMA, TBMM’nde yaptığı konuşmasında, “TÜRKİYE, KENDİ TARİHİ İLE YÜZLEŞMELİDİR.” Sözünü söylemişti.

O günlerde ne Clinton’a ve ne de Obama’ya tepki gösteren ve onları sorgulayan kimse çıkmamıştı ve hattâ alkışlanmışlardı da…


Bu gerçek tahtında, “O gün tepki göstermeyenler, bugün niye rahatsızlık duyuyorlar?” sorusunu soranlara; kim ve nasıl bir cevap verecektir?

SAYIN BAŞKAN;

Tarih, olayları anlatan bir bilim değildir; olayların cereyan ettiği zamandaki siyasî, iktisadî ve sosyal meseleleri inceleyen ve irdeleyen bir bilimdir.

Bu sebeple de tarih, geleceği göremeyenler için gayet acımasızdır.

Tarihen sabittir ki: Geçmişlerini bilmeyen veya inkâr eden milletler; geleceklerini, düzgün biçimde kuramazlar ve tarihin acımasız çarkları arasında ezilirler.

Geleceği teminat altına alabilmenin tek çaresi: DEVLETİ, ana KAİDELERE ve ana BELGELERE göre işletmektir.

Bu yapılmadığı takdirde; milletlerin kaderleri, MUCİZE KİŞİLERİN ellerine terk edilir. Ki; bu da, tarihin kaydettiği ÇIKMAZ SOKAKLARDAN biridir.

Başkan OBAMA’NIN sarfettiği uygunsuz ve gerçek dışı sözleri sebebiyle üzüntülerinizi belirttiğiniz için duygulandım ve bu mektubumu yazdım.

Bu husustaki tepkinizi daha da ileri götüreceğinize inanmaktayım.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: