8 Eylül 2009 Salı

Türk Telekom gerçeği.

Sayın Kemâl UNAKITAN
Maliye Bakanı
Ankara 24 Aralık 2008


Sayın BAKAN;

Bütçe müzakereleri sırasında yapılan eleştirilere verdiğiniz cevaplarınızı dikkatle dinledim.
Moral aşılamak, partililerinizi gayrete getirmek için verdiğiniz esprili cevaplar; hiç şüphesiz, siyasî tarihimize yine, esprili ifadelerle geçecektir. Zira; aksini söyleseniz de Türkiye, rahat değildir ve hararetle savunduğunuz bütçe, ülkemize ve milletimize refah getirmeyecektir. Korkarım ki; zaman, beni haklı çıkaracaktır.

Bu mektubumda bütçe rakamları üzerinde durmayacağım. Cevaplarınızın bazı bölümlerini konu ederek, görüşlerimi arz edeceğim. Şöyle ki:

1-Bir cevabınızda, tasarrufların yetersiz olduğunu, insanlarımızın ölçüsüz harcamalar yaptığını ifade ettiniz.

Evet, tasarruflar yetersizdir. Ama bunun sebebi, halkın aşırı harcama yapması değildir. Asıl sebep, halkın tasarruf gücünün olmamasıdır. Nüfusumuzun ancak yüzde 10'u kadar bir kesimi, her şart altında rahattır ve istediği gibi harcamaktadır. Geriye kalan halk kitlelerinin durumu da bellidir ve bilinmektedir:

Pahalılık, halkın çok büyük bir kesimini bunaltmıştır.

Küçük esnaf ve sanatkâr, memur ve işçi, emekli, dul ve yetim zordadır.

Köylü ve çiftçi, perişandır.

İşsizlik büyük boyutlara ulaşmıştır ve sokaklar, vasıflı veya vasıfsız genç işsizlerle doludur.

KOBİ'ler, sağlıksız dış ticaret rejimi sebebiyle, varlıklarını koruyamayacak durumdadır.

Tarım ve hayvancılık çökmüştür ve katma değer yaratamayacak duruma düşmüştür.

Geniş halk kitleleri, altından kalkılamayacak derecede borca batmıştır. Hesap ortadadır:

İktidara geldiğiniz 2002 yılının sonunda halkın bankalara olan borcu (Tüketici, ihtiyaç ve kredi kartları), 6.4 milyar TL. idi. Bugün bu borç, 120 milyar Tl'ye ulaşmıştır. Yani; 6 yıl zarfında bu borç, 20 kat artmıştır.

Bu gerçekler karşısında halkın tasarruf gücünün olduğu söylenebilir mi?

Aslında dikkatli bir analiz yapılırsa; bankalardaki mevduatların kaydî olarak büyüdüğü görülür. Yani mevduatlar, tasarruf ederek değil, faizlerle büyümüştür ve sistem, paralı kesime çalışmıştır.

Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 98'i vadeli mevduattır ve oluşan bu mevduatın yüzde 90'nı, toplam hesapların yüzde 2,5'i kontrol etmektedir. Yani sistem, çok büyük oranda kaydî para üretmektedir. Bu durum, sağlıksızdır ve kimseye hayır getirmez. Zira; üretime, yatırımlara ve istihdama kaynak olması gereken para, belirli bir kesime rant üretmektedir. İşte, basit bir örnek:

Bugün bankalarda 1 milyon liralık mevduatı olan kişilerin, herhangi bir iş yapmalarına lüzum yoktur. Zira; aylık gelirleri, net 15 bin liradır. Ama; 1 milyon lira sermaye ile ticaret veya üretim yapan kişilerin ayda 15 bin lira kazanmaları mümkün değildir. Hatta, kriz anında bu kişilerin batmaları mukadderdir.

2- Verdiğiniz cevaplarda dikkat çekici diğer bir husus, özelleştirme faaliyetleridir. Özelleştirmeyi o kadar hararetli savundunuz ki; "Kâr eden kamu kuruluşları dahî, devlete yüktür." İfadesini kullandınız ve özelleştirilen kuruluşları, değerinin çok üstünde bir fiyatla sattığınızı belirttiniz. Acaba, öyle midir?. Türk Telekom'dan bir örnekle, değerlendirme yapmakta fayda vardır. Dikkatlerinize arz ediyorum:

23 milyon abonesi olan Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi, Hariri ailesine, 12 milyar dolar değer üzerinden satıldı. Bu yıl da yüzde 15 hissesi, yine 12 milyar dolar değer üzerinden satıldı.

10 milyon abonesi olan Yunan Telekom'un yüzde 20 hissesi bu yıl, Alman Telekom'a, 23 milyar dolar değer üzerinden satıldı.

Hariri ailesi, satın aldığı Türk Telekom'un hisselerinin yüzde 50'sini bu yıl, Suudi Oger'e, 22,5 milyar dolar değer üzerinden sattı. Açık ifadeyle Hariri ailesi, aldığı hisselerin yarısını satmak suretiyle verdiği parayı geri almış oldu. Böylece; yüzde 37,5 oranındaki hisseye bedava sahip olmuş oldu. Üstelik; her yıl aldığı kâr payı da, avantası oldu. Yani; altın yumurtlayan bir tavuk, yabancılara ikram edildi.

İnce hesaplara pek aklım ermez. Ama; "Türk Telekom'un özelleştirilmesindeki fayda nedir?" diye, sormadan edemiyorum. Ayrıca; basındaki haberlere göre; Türk Telekom'da, özelleştirilmezden önce51 bin olan çalışan sayısı, 35 bine düşmüştür. Yani Devlet, 16 bin kişinin muhtasar vergilerini ve Sosyal Güvenlik primlerini de kaybetmiştir. Merak ediyorum:

BU TARZ ÖZELLEŞTİRMENİN FAYDASI NEREDEDİR?

6 yıl zarfında yapılan özelleştirmelerden elde edilen gelir, Sayın Başbakan'ın ifadesine göre 50 milyar dolar olmuştur. Dikkat çekicidir:

2009 yılı bütçesinde 57,5 milyar Tl. faiz ödemesi öngörülmüştür. Yani; 6 yıl zarfında elde edilen özelleştirme gelirleri, neredeyse, 2009 yılı faiz giderine eşittir. BU GERÇEK, ACABA, HANGİ BAŞARI HANESİNE YAZILMALIDIR?

Biz küçüklerin, sizler gibi büyüklerin işlerine, tabii ki akıl erdiremeyiz. Avamdan olan bizlerin aydınlatılmaya ihtiyacı vardır. Lütfeder de bizleri aydınlatırsanız; size minnettar kalırız ve gönülden tebrik ederiz. Elbette ki; ef'aliniz, bizler için hüccet olacaktır.

Dikkatli bir vatandaş olarak ve de demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: