Sayın Fuat Miras
TOBB Başkanı
Ankara 11 Nisan 2001
Toplantıda yapmış olduğunuz konuşmanızı dikkatle izledim ve yayınladığınız bildiriyi,dikkatle okudum.
Evet,belirttiğiniz gibidir:
-Hükümet, krizi önlemekte geç kalmıştır.
-Hükümete güven, azalmıştır.
-Türkiye’de siyaset, dibe vurmuştur.
-Türkiye, büyük bir ekonomik kriz yaşamaktadır.
Ama; krizin sorumlusu, sadece siyaset değildir. Paralı kesimin, daha doğrusu; döviz açık pozisyonu taşıyan finans kesimiyle, elinde döviz bulunduran varlıklı kesimin dayatmaları, yaşadığımız iktisadi bunalımı yaratmıştır.
Aslında; 20 yıldan beri uygulanan para ve ekonomi politikalarından başka bir netice beklenemezdi. Kur-Faiz makasına dayalı bir rant modeli, Türkiye’ye zaman kaybettirmiş ve önemli kaynakların ziyan olmasına sebep olmuştur.
Üretmeyen, yatırım yapmayan, istihdam sağlamayan ve sadece paranın elden ele dolaşmasıyla, bazı kişi ve kuruluşlara büyük rantlar sağlayan bir ekonomiden, ne bekleyebilirdiniz ki?
Sıcak para hareketleri ülkeyi kasıp kavururken, TOBB, sessiz kalmadı mı? Sessizlik bir yana; siyasete ağırlık koyup, 5 Nisan Kararlarını, büyük bir reform hareketi olarak ilân etmedi mi?
Üretmeyen veya yeterli seviyede üretim yapamayan ekonomilerde pozitif reel faiz uygulamasının; her şeyden önce bankacılık sektörünü batıracağını ve ekonominin bütün dengelerini bozacağını, TOBB yöneticileri ve iktisatçı danışmanları göremediler mi?
Her yıl ilân edilen 500 büyük ve 1000 orta ölçekli firmaların blânçoları, sizlere bir fikir vermedi mi? 500 büyük firmanın kârlarının yüzde 58’ni; 1000 orta ölçekli işletmenin kârlarının yüzde 72’sini, faaliyet dışı yani, faiz gelirleri oluşturmaktadır. Böyle bir çarpık sistemin, eninde sonunda Türkiye’yi çıkmaza sokacağı, bilinmeyen bir husus muydu?
Yabancı paraların tedavülde oluşu, yabancı paralarla tasarruf yapılması, fiyatların dolara endekslenmesi, sözleşmelerin dolarla tanzim edilmesi, hangi iktisat kuralına uygun düşerdi ki; bu çarpık sistem, 20 yıldan beri yürürlüktedir?
Dolar, 20 yıl zarfında 18 bin kat pahalılaşmıştır. Türkiye’nin ekonomisi, çok mu kötüydü ki; Türk parası, bu denli aşındı? Kurumunuzun yöneticileri ve iktisat danışmanları, bu çarpıklığı niçin dile getirmediler? Ülkeyi idare edenleri, niçin uyarmadılar? Veya Türkiye’ye uygun modeli, niçin önermediler?
Tabii; ekonomi, iyice tıkanana kadar bu çarpık sistem, herkesin ve bilhassa, ticaret erbabının işine geliyordu. Birikimleri veya elde edilen hasılatı repoda değerlendirmek, dövize çevirmek, sermayesi yeterli kesimin işine geliyordu. Enflasyonla yaşamak, güçlü olanlara büyük rantlar sağlıyordu. Özel sektör, kamu kesimi zamlarının üç-dört katı zam yapmaya alışmıştı; vadeli ve kampanyalı satışlar, cazibe kazanmıştı.
Tarım ve hayvancılık yere serilirken; dünya fiyatları masalıyla gerçekleri örtenler, bugünkü hazin tablonun yaratıcıları değil midirler? Bu hazin sonda, TOBB’un günahı yok mudur?
Türkiye’nin; finas ve bankacılık kesimiyle, ekonomiyi istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmesini başaran ve idareleri baskı altında tutabilen 15-20 holdinge esir edildiği gerçeğini, bugüne kadar niçin göremediniz? Veya ortaya, olumlu bir tavır niçin koyamadınız?
Sayın Başkan;
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ama, lüzum görmüyorum. Zîra; ülkenin, uzun yıllardan beri “Gemisini yürüten kaptandır.”anlayışına göre idare edildiği gerçeğini, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu bakımdan sadece siyaseti suçlayarak ve iktidarı sorumlu tutarak, bir yere varamazsınız.
Yayınladığınız bildiride, paralı kesimin sorumluluğuna da yer verilmeliydi. Paralarını; dövizden faize veya faizden dövize yatırıp, büyük rantlar sağlayan kesimler, fedakârlığa davet edilmeliydi. Kasım krizinden, Şubat krizine kadar, Merkez Bankası’ndan 11-12 milyar doları kapıp, yurtdışına kaçıranlar, daha açık ve daha net biçimde kınanmalıydı.
Öz olarak ifade etmek istediğim husus şudur:
Her kurum ve kuruluş ve herkes, ANA KAİDELERE ve ANA BELGELERE göre işleyen bir DEVLET ve işleyen bir REJİM arayışında olduğu ve REJİME ve DEVLETE sahiplilik BİLGİ ve ŞUURU taşıdığı zaman siyaset ve ekonomi düzelir.
Şimdi; herkes, elini vicdanına koysun ve karar versin; Türkiye’de sâdece siyaset mi, bu kesin kuralın dışına çıkmış? Siyasetin dışında olanlar, vatandaşlık görevlerini yerine getirmişler midir? Siyasî iktidarlara karşı, denetim görevlerini yapmışlar mıdır?
Kayıt dışı ekonominin yaygın olduğu ülkemizde; acaba, bu sorulara nasıl bir cevap verilebilir?
Saygılarımla.
Hüsnü Akıncı
Not:
1-Milli parasını işlevsiz hale getiren bir ülkenin, ekonomik bağımsızlığından söz edilemez.
2-Kendi kendisini besleyemeyen bir milletin, büyüklük iddiasında bulunmaya hakkı yoktur.
23 Eylül 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder