Sayın Ahmet Hakan
Hürriyet Gazetesi Yazarı
İstanbul 27 Aralık 2007
Sayın Hakan;
Şükretmenin asıl manası, Allah'ın verdiği nimetleri yerli yerinde kullanmaktır. Örnek:
Güzelliğin şükrü, iffet ve namustur; kuvvetin şükrü, mazluma inen yumruğa siper olmaktır; servetin şükrü, infaktır; makamın şükrü adâlettir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Tarihen sabittir ki; züğürtlük, adamı maneviyata sevk eder. Züğürtken insanı, veli zannedersin; fakat, mal, mülk, makam, mevki sahibi oluverince; evliya kisvesi bürünmüş bir insana değiştiğini görürsün. Öylesine ki; ya Hz. Hüseyin'nin başını kesen Şimir veya ona emir veren Yezid oluverir. Gençliğimin ilk yıllarında Firavun'a çok kızıyordum ve ismi anıldığı zaman gönlüm, nefretle doluyordu. Olgunlaştıkça ve hayatın acımasız gerçeklerini gördükçe, bu fikrim değişti ve Firavun'u, Firavun yapan gerçekleri araştırmaya başladım. İşte gerçekler:
1- Debdebeli, tantanalı bir saltanat,
2- Göz kamaştırıcı bir servet,
3- Emrindeki kuvvetli bir ordu,
4- Etrafındaki "Sen bizim RABBİMİZSİN" diyerek eğilip bükülen, bir sürü dalkavuk insan; Firavun'u, FİRAVUN yapmıştır.
İşte tarihin hiçbir döneminde ve hiç kimsenin tekzip edemediği ve edemeyeceği gerçek, budur. Herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir örnek daha:
İnsanın cebinde parası varken yürüyüşü ile yokken yürüyüşü arasında fark vardır; kadının, evde şıpşıp terliği ile yürüyüşü ve sokakta topuklu papuçla yürüyüşü farklıdır. Merak edilir:
Varlıkta ve darlıkta farklı davranan gerçek insanlar yok mudur? Elbet te vardır. Kimdir onlar? İşte onların sıfatları:
Yaradılışlarındaki gayeyi idrak ederek, nefislerinin hayrını ayaklar altına almışlardır. Her şeylerini, insanlığa adamışlardır ve Allah'a hesap vereceklerine inanmışlardır.Gurur, kin, nefret, haset ve ihtiraslarına esir düşerek FİRAVUNLAŞMAMIŞLARDIR. Bu sebeple; yazınızı okuyunca, hiç şaşırmadım. Yazış sebebim de, şudur:
Her zalimi, mazlum yetiştirir. Zîra; uşaklık edenleri bulunmazsa, zalim, zulmünü yapamaz. Bu gerçeğe istinaden Hz. Peygamberimiz; "FİRAVUN'a İMAN EDENLER, FİRAVUN'dan 40 yıl evvel CEHENNEM'e gireceklerdir." diye buyurmuşlardır.
Şimdi sormak hakkımdır:
SUÇ, kimde? Bayramı CAMİ gösterisine dönüştürenlerin hali, İslam Dini'nin neresinde kayıtlıdır? Büyük müfessirlere soruyorum: Sizler, Kur'an da bahsedilen Mescid-i DIRAR olayından haberdar değil misiniz? Ey cemaat ve tarikat liderleri; bu konuda, size tabî olduklarını beyan ederek siyasi rant peşinde koşanları niçin uyar mıyorsunuz?
Sayın Hakan;
Kolaylık olsun diye Mescid-i Dırar hakkında bilgi vermek istiyorum:
Münafıklar, her türlü çareye başvurarak, müslümanların ve ailelerin arasına nifak sokmaya çalışıyorlardı. Ama, başarı sağlayamıyorlardı. bunun üzerine yeni ve etkili olacağına inandıkları bir çareye baş vurdular. Peygamberimizin yaptırdığı Mescid-i Kuba'ya karşı yeni bir mescit yaptırmaya karar verdiler. Maksatları, Mescid-i Kuba'nın cemaatini ayartarak, bölmekti. Meşhur fâsık Ebu Amir de, bu hususta münafıkları, şöyle teşvik ediyordu:
"Siz, bu mescidi yapın, elinizden geldiği kadar da içersinde silâh gizleyin. Ben Rum Kayseri'ne gidiyorum; oradan külliyetli miktarda Rum askeri getireceğim. Bu suretle Muhammed ve eshabını Medine'den çıkarırız."
Ebu Amir bu maksatla Şam'a gidiyor. Münafıklar da, yeni mescidi inşa ediyorlar. Hz. Peygamberimiz Tebük Seferine çıkarken, münafıklar kendisine müracaat ederek,"İhtiyarların ve hastaların bu Mescid’de hazır olduklarını; bu Mescide de gelerek namaz kılmasını" rica ediyorlar.
Hz. Peygamberimiz, Tebük'e gitmek için hazırlandığını, vakti olmadığını bildirerek, bu teklifi reddediyor. Hz. Peygamberimiz, Tebük dönüşü Medine'ye yaklaşırken, münafıkların yaptığı o cami hakkında Ayet-i Kerime nazil oluyor. ( Tevbe Suresi: 107 ve 108'inci ayatler). Meâli şöyledir:
"Habibim! mü'minlere zarar vermek, mü'minleri tefrikaya düşürmek, küfrü kuvvetlendirmek, evvelce Allah ile Peygamberle harb edenleri beklemek maksadıyla bir mescit inşa edenlerin, "İyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin eden münafıkların yalancı olduklarına Allah, şehâdet eder. Ey Ekmele'r Rüsûl! Orada kat'iyyen durma. Senin; ilk gününden itibaren takva temelleri üzerine kurulan Mescid’de durman daha hayırlıdır. Orada içini, dışını temizleyen, (seni seven) adamlar vardır. Allah, temizlenenleri sever."
Böylece Cenâb-ı Hak, din perdesi altında, cami namı altında yapılan, aslında; İslam'a karşı suikastler tertibi için hazırlanan bu eşkiyâ karargâhının yatağının yıkılmasına emir veriyordu.
Hz. Peygamberimiz, bunun üzerine Malik İbn-i Dahşem ile Ma'n İbn-i Addiy'i göndererek, Mescid-i Dırâr'ı yıktırmışlardır.
Hakikatlerin yayılması ve din istismarcılarının teşhiri için gayret göstereceğinize inanarak yazdım.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
23 Eylül 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder