Sayın Abdullah GÜL
Cumhurbaşkanı
Ankara 2 Kasım 2009
Sayın CUMHURBAŞKANI;
Bilinmeyen ve görünmeyen bir el; lobi oluşturarak ve Devleti de kullanarak, medenî Batı ülkelerinin hiçbirinde olmayan bir şekilde gayet ADÂLETSİZ bir ÇEK KANUNU’NU yürürlüğe koydurmuş ve kişiler arasında cereyan eden bir hukuku, devleti de işin içine katarak DEVLET HUKUKU haline getirmesini başarmıştır.
Kişiler veya kurumlar arasındaki bütün ticarî muameleler, alacak-verecek işlemlerinden doğan ihtilâflar ve haklar; çekler hariç, hukuk mahkemelerinde ve icra-iflas kanunları kapsamında işleme tâbî tutulurken; Çekler için, adâletsiz bir işlem yürürlüğe konmuştur. Şöyle ki:
1- Ödenmeyen veya ödenemeyen çekler, icraya verildiği zaman, çek tutarının yüzde 5’i oranında ÇEK TAZMİNATINA tâbî tutulmaktadır.
2- Ayrıca savcılıklara şikâyet edilerek, asliye ceza mahkemeleri tarafından ADLÎ PARA cezasına hükmedilmektedir.
3- Çekini ödeyemeyip acze düşen borçlu, neticede hapse girmektedir. Adlî para cezasının ödendiğini farz edelim; o zaman, devlet alacağını alıyor ve kişi, hapse girmekten kurtuluyor. Ama; bunun, alacaklıya bir faydası olmuyor.
4- Kişiler arasındaki hukukî hakların, devleti de katarak, DEVLET HUKUKU haline getirilmesinin, ince bir hesabı, bilinmeyen bir gayesi olmalıdır. Merak edilen; bu işi, hangi etkin LOBİNİN başardığıdır.
Bugünlerde, yeni Çek Yasası’nın düzenlenmesi çalışmaları sebebiyle bu konu, tekrar tartışılır hale gelmiştir. Edindiğim intiba, bankacılık ve finans kesimi temsilcilerinin, çeklerdeki hapis cezasının korunması hususunda etkin LOBİ oluşturduklarıdır.
Bu hususla ilgili görüşlerimi, ekte tetkiklerinize, bilgilerinize ve ilgilerinize arz ettiğim Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’e yazdığım mektubumda açıkladım.
Bu büyük ADÂLETSİZLİĞİN ortadan kaldırılması için gereğini yapacağınıza ve ADÂLETİ sağlamak için tavır koyacağınıza inanmaktayım.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
Eki:
Sayın Nihat Ergün
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ankara 27 Ekim 2009
Sayın BAKAN;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adâlet Alt Komisyonu’nda görüşülen ÇEK YASASI ile ilgili olarak;
"Eğer adli para cezaları ödenebilir miktarda olursa, o zaman ödeyenler, hapis yatmamış olacak. Bu durum, çeke olan güveni azaltabilir. Adli para cezası ödenmediği için de, hapis cezasına dönüşüyor. Adâlet Bakanlığı’ndan gelen tasarıda ve komisyondaki tasarıda, çekin ödenen miktarı, adlî para cezasından çıkarılıyor ve adlî para cezası, ödenebilir duruma geliyor. Eğer adlî para cezaları ödenebilir miktarda olursa, o zaman bunu ödeyenler, hapis yatmamış olacaklar. Bu da, çeke olan güveni azaltabilir. Hiç adlî para cezası olmasın fikrini öne sürenler de var. Bankalar da, çekin, daha güvenceye tabi tutulması talebini seslendiriyor. Bu da, bankaların çek verme sürecini zorlaştırabilir. Bu konuda; bir takım taleplerle, ekonomik etkiler analiz edilmeden karar verilemez. Gerek Hazine ve gerekse Merkez Bankası, konunun ekonomik boyutlarını ele alan çalışmalar içinde. Ancak, beklentiler çok büyük. Hapis cezası olmasın beklentileri var.” ifadelerini kullandığınızı, gazetelerden okudum.
Sayın BAKAN;
Hükümet olarak size düşen görev; beklentilerden ziyade ADÂLETİ sağlamaktır. Zîra; yürürlükteki ÇEK KANUNU, gayet adâletsiz bir kanundur ve Avrupa hukuk normlarına da uygun değildir. Ülkemizde maalesef, beraberinde adâleti getirmeyen yasalar mevcuttur ve bu yüzden de, Avrupa hukuk normlarına uymayan gariplikler yaşanmaktadır. Avrupa ülkelerinde borcundan dolayı hiç kimse, hapse girmemektedir. Bu bakımdan; yeni düzenlenecek Çek Yasası’nda, adâletin sağlanması hedef alınmalıdır. Şöyle ki:
Piyasada vadeli işlemler için üç ödeme aracı kullanılmaktadır. Bunlar, AÇIK HESAP, KAMBİYO SENEDİ ve ÇEK şeklindedir.
Açık hesap ve kambiyo senetlerinden oluşan borçlar, ödenmediği takdirde; takibi, İCRA ve İFLÂS Kanunlarına göre yapılır ve TAZMİNAT, ADLÎ PARA CEZASI veya İDARÎ CEZA uygulanmaz.
Ödenmeyen ÇEK BORÇLARINDA ise, ayrıca ÇEK TAZMİNATI vardır ve ADLÎ PARA CEZASI uygulanır. Tabiatıyla ödeme güçlüğüne ve acze düşen kişiler, adlî ceza sebebiyle cezaevine girmektedirler.
Bu durum da; çek ve senet borçlarının ödenememesi halinde, FARKLI ve ADÂLETSİZ bir uygulamanın varlığını göstermektedir ve bu adâletsizliğin hikmetini araştıran, sorgulayan çıkmamıştır.
Acaba; bu adâletsizlik, Hükümetler üzerinde lobi oluşturan kesimlerin baskısı ile mi getirilmiştir?
Konuyu, biraz açmak istiyorum:
1-Her ne kadar kanunlarda çek vadesi yoksa da; yıllardan beri vadeli çek kullanımı, piyasada yaygın olduğu için, teâmül haline gelmiştir. Bankalar dahî, vadeli müşteri çekleri karşılığı bazı müşterilerine kredi vermektedirler.
2-Bir türlü engellenemeyen büyük para sahibi TEFECİLER, resmî hüviyet kazanan FAKTÖRİNG şirketleri ve BANKALAR, vadeli çekler karşılığında faizle para satmaktadırlar.
3-Herhangi bir sebeple çeki karşılıksız kalan insanlara karşı TEFECİLER, FAKTÖRİNG ŞİRKETLERİ ve BANKALAR, kanunların da kendilerine tanıdığı imkân ve güce dayanarak, gayet acımasız davranmaktadırlar.
Tefeciler ve Faktöring şirketleri, ÇEK TAZMİNATI ve ADLÎ PARA CEZASI imkânlarından yararlanarak ve bu imkânları tehdit aracı olarak kullanarak, haklarından fazlasını almaktadırlar ve tahsil imkânı kalmadığı takdirde borçluyu, cezaevine göndermektedirler. Bu durumda, uzlaşma kapıları da kapatılmaktadır.
Bankalar ise; üçüncü şahıslara ait çeklere karşılık kredi verdiği müşterisinin zora düştüğünü sezdikleri anda; teminatta bulundurdukları üçüncü şahsa ait çekleri, vadelerine bakmaksızın tahsile koymaktadırlar. Bu imkândan yararlanarak kendi alacaklarını kurtarırken, bir anda üçüncü şahısları zora sokmaktadırlar ve hattâ, birçok kişinin iflâslarına sebep olmaktadırlar.
Bu durum, ÇEK KANUNU DÜZENLEMESİNDE; TEFECİLERİN, FAKTÖRİNG ŞİRKETLERİNİN VE BANKALARIN, idare üzerindeki BASKILARININ olduğunu göstermektedir. Netekim, yeni Çek Kanunu düzenlemesi için Adâlet Bakanlığı yetkililerinin, finans ve bankacılık kesiminden görüş aldıklarını, gazetelerden okudum. Zaten ödenmeyen veya ödenemeyen senet ve çek borçları arasındaki adâletsiz uygulamanın varlığı, başka bir ihtimâli akla getirmez. Zira; çekler, para sahipleri tarafından acımasız bir silâh olarak kullanılmaktadır. Ticaret hayatıdır: Ticarette, ihtilafların çıkması, acze düşülmesi mukadderdir. Bunların çözüm yeri de, Hukuk Mahkemeleri, İcra ve İflâs Mercileri olmalıdır. Zaten öyledir; ayrıcalık, sâdece çekler içindir.
4-Hükümetlerin uyguladıkları yanlış iktisadî politikalar, meydana gelen ekonomik krizler, vatandaşların ve ticaret erbabının zora düşmesine sebep olmaktadır. Örnek: Hükümetlerin, vatandaşlara olan borçlarını zamanında ödememeleri, yalnız alacaklıyı zora sokmaz; zincirleme bir etkiyle, bütün piyasayı zora sokar. Özellikle Türkiye; 29 yıldan beri uygulanan yanlış ekonomi ve para politikaları sebebiyle daimâ, krizlere maruz kalmış ve reel ekonomide, hiçbir zaman istikrar sağlanamamıştır. Tabir caizse; Türkiye, finans ve bankacılık kesimiyle, Türkiye’nin ekonomisini istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmesini başaran ve idareleri baskı altında tutabilen 15-20 holdinge esir edilmiştir. Vatandaşları borç batağına sürükleyen, gelir dağılımındaki adâletsizliği yaygınlaştıran ve milleti fukaralaştıran gerçek, budur.
Sayın BAKAN;
Yargının işi, yürürlükteki kanunları uygulamaktır. Yargı, beraberinde adâleti getirmeyen kanunları, elbette ki, yok farz edemez. Oluşturulan içtihatlar da yine, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde oluşturulur.
Vatandaşların elinde ise hiçbir imkân yoktur. Zira; ADÂLETSİZ KANUNLARIN iptal istemi için ANAYASA MAHKEMESİNE götürülmesi, Cumhurbaşkanı’nın, Ana Muhalefet Partisi’nin, yeterli sayıda imza toplayan Milletvekillerinin ve yargının yetkisindedir.
Bu mektubumla maksadımı ifade ettiğimi zannediyorum. Ödeme aracı olan kambiyo senetleriyle, çekler arasındaki Adâletsizliğin giderilmesi hususunda gereken girişimlerde bulunacağınıza ve kanayan yara ve zulüm haline gelen bu konuya, çözüm bulacağınıza inanmaktayım.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
12 Kasım 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder