22 Kasım 2009 Pazar

Yanlış Bulunmalıdır.

Sayın Tevfik BİLGİN
BDDK Başkanı
Ankara 22 Kasım 2009


Sayın BAŞKAN;


TBMM Plân Bütçe Komisyonu’nda, “2010, bankacılık için zorlu yıl olacak” ifadesini kullandığınızı, gazetelerden okudum.

Gayet haklısınız. Zira; 29 yıldan beri Bankacılık sistemimiz, gerçek anlamda bir SERMAYE PİYASASININ oluşmasının engelidir ve tamamen, Kur-Faiz makasında oluşturulan bir RANT EKONOMİSİNE hizmet etmektedir. Bunun en tutarlı göstergesi de şöyledir:

Repo ve likit fonlar ve döviz tevdiat hesapları dahil, 11 Eylül 2009 tarihi itibariyle bankalardaki toplam mevduat, 458 milyar liradır. Bu mevduatın sadece ve sadece 35 milyar lirası vadesiz mevduattır. ( Döviz tevdiat hesaplarını da, fiktif karakter taşıdıkları için vadeli mevduat kabul etmek icap eder). Yani; bankacılık sistemimiz, büyük miktarda kaydî para üretmektedir. Mevduat yapısına göre de bu rantı, toplumun çok az bir kesimi paylaşmaktadır. Bankacılık sistemimiz üretimi, istihdamı ve yatırımları desteklememektedir.

Son yedi yıldan beri çok yüksek oranlı pozitif reel faiz uygulamaları sebebiyle sistemin, iktisat ilminin gereği olarak, eninde sonunda tıkanacağı kesindir. İktisat ilminin şaşmaz ve tekzip edilemeyecek kuralı bellidir:

“Üretmeyen veya yeterli seviyede üretim yapamayan ekonomilerde, “pozitif reel faiz” uygulaması, her şeyden önce bankacılık sektörünü batırır ve ondan sonra da ekonominin bütün dengelerini bozar.”

Bu sebeple; bankacılık sektörümüzün sağlammış gibi görünen yapısı aldatıcıdır ve büyük riskler taşımaktadır. Zira; görüntüdeki bu sağlam yapı, halkın sömürülmesi, haksızlığa uğratılması ve hatta soyulması sebebiyle elde edilmiş sanal bir sağlamlıktır. Şöyle ki:

1- Geçmişte olduğu gibi bugün de kredi kartlarına çok yüksek oranlı bir faiz uygulanmaktadır. Borçlarını ödeyemeyenleri bir tarafa bırakalım; bir bölümünü veya asgarî miktarını ödeyebilenler, bu yüksek faizler sebebiyle bankalara haksız bir kaynak aktarmaktadırlar.


Kredi kartlarında dikkat çekilmeyen diğer yüksek faizli gelir, kredi kartlarıyla satış yapan işletmelerin ödedikleri yüksek oranlı faizlerdir. Şöyle ki: Kredi kartları vasıtasıyla satış yapan işyerlerinin büyük bir kısmı, likit sıkışıklıkları sebebiyle, vade sonunu beklemeden tahsilât yapmaktadırlar ve bankalara, aylık yüzde 3,5-5 oranında faiz ödemektedirler.

2- Halk arasında çok yaygın olarak kullanılan “mevduat karşılığı kredi” adı altında kullanılan kredi çeşidinin faizleri de çok yüksektir. Aylık, yüzde 4-5 oranındadır. Bu krediler de bankalara, yüksek gelir sağlamaktadır. Ticarî kredilerin faizleri de çok yüksektir.

3- Tüketici kredilerine uygulanan faiz oranları, mevduat faizlerinin ve Merkez Bankası’nın borç verme faizlerinin düşmüş olmasına rağmen, bugün dahî çok yüksektir. Ek gelirlerle birlikte aylık yüzde 1,5 oranını aşmaktadır. Mevduat faizlerinde sınır olmasına rağmen tüketici kredilerine her banka, değişik oranlı faiz uygulamaktadır. Muhtaç insanlar, zorunlu olarak buna razı olmaktadırlar.

4- Kart ücretleri çok yüksektir ve bankalar için kolay elde edilen yüksek bir gelirdir. Ayrıca bankalar, bankacılık hizmetleri karşılığı olarak çok yüksek ücret almaktadırlar. Öylesine ki; bir kişi, oğlunun, kızının, eşinin aynı şubedeki hesabına para yatırırken dahî ücret alınmaktadır. Bankamatikler vasıtası ile para yatırmalar dahi, 5 lira da olsa, ücrete tabidir. Bunu yanında bankalar, kredi verdikleri müşterilerini zorunlu sigortaya tabi tutmaktadırlar.

5- Bugün dolar kuru, 2001 yılı Kasım ayının kuruna eşittir. Bundan faydalanan bankalar, temin ettikleri dış kredileri, iç piyasada, verdikleri yüksek faizli kredilerde değerlendirmektedirler. Neredeyse sıfır faizle sağladıkları bu kaynaklardan, çok büyük kârlar elde etmektedirler.

Bu gerçekler tahtında düşünülecek olunursa; çok yüksek oranlı reel faiz uygulanmasa ve bankacılık hizmetlerinden yüksek ücretler alınmasa ve de dış kredi kullanılmasa; hiç şüphesiz, banka blânçoları zarar yazar. Bankalar, ellerinde bulundurdukları yaklaşık 460 milyar liralık mevduata her yıl, en az 45 milyar faiz ödemek zorundadırlar. Hele; bankalarda bulunan 150 milyar lira karşılığındaki döviz tevdiat hesapları, bankalar için büyük risk taşımaktadır. Bir devaluasyon, bankaları zora sokacağı ve hatta bazı bankaları batıracağı gibi; Türkiye’nin ekonomisini alt-üst edecek ve milletin, devletin perişanlığına sebep olacaktır. Ki; devaluasyonlar ve düşük kur uygulamaları, bizim elimizde değil, yabancıların elindedir. Yabancılar, istedikleri zaman kriz çıkartırlar ve kamuoyunca bilinmeyen hedefleri doğrultusunda Türkiye’yi ve Türk milletini zora sokarlar. Zaten; 29 yıldan beri yapılanlar budur. Ya ani kur atışları, ya uzun süre uygulanan sabit kur oyunları veya beklenmedik devalusayonlar ile Türkiye, daima krizlere maruz bırakılmış ve zora sokulmuştur. Piyasa Yapıcısı bankalara bakanlar, bu gerçeği, çok daha iyi görürler.

Bu sebeple; gelecekte sadece bankalar risk altında değil, Türkiye de risk altındadır. Zira; Türkiye, başta bankaları olmak üzere önemli iktisadî varlıklarını ve altyapı tesislerini yabancılara kaptırmış durumdadır. Ve hatta, perakende ticaretimiz dahî yabancıların elindedir.


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: