18 Kasım 2009 Çarşamba

Tedavi, Doğru teşhisle mümkün olur.

Sayın Mehmet TEZKAN
Sabah Gazetesi Yazarı
İstanbul 19 Kasım 2001

 
Sayın TEZKAN;

 
11 Kasım 2001 tarihli ve "Demirel: Resmi makamlar kamuoyunu yanıltmasın" başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Konuya girmezden önce dikkatlerinize ve bilgilerinize sunuyorum:

TBMM'sine sunulan 2002 yılı Bütçe taslağı, 98 katrilyon 71 trilyon lira büyüklüğündedir. Bütçe giderleri, şöyle tasarlanmıştır:

 
Personel giderleri 21.891 katrilyon lira.
Diğer cari giderler 7.792 katrilyon lira.
Yatırım harcamaları 5.736 katrilyon lira.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına transfer 7.930 katrilyon lira
Diğer transferler 11.900 katrilyon lira.


Faiz ödemeleri 42.795 katrilyon lira.

Bütçe gelirleri 71.118 katrilyon lira.

Bütçe açığı 26.953 katrilyon lira.

 
Dikkat ediniz:

 
Devlet gelirlerinin yüzde 60'ı, personel giderlerinin iki katı, cari harcamaların 6 katı, yatırım harcamalarının 8.5 katı, sosyal güvenlik harcamalarının 6 katı, faize gitmektedir. Başka bir ifadeyle;

 
Faiz giderleri; personel, cari, yatırım, sosyal güvenlik harcamalarının toplamına eşittir.

 
Şimdi, bir mantık yürütelim:

 
Bir hayırsever çıksa ve Devletin personel, yatırım, cari, sosyal güvenlik harcamalarını üstlense; bütçe, yine açık verecektir.

 
Acı olan da şudur:

 
Türkiye'ye hayatiyet verecek 13,3 milyar dolarlık 50 büyük projeye 15 yıldan beri para bulunamazken; yalnız 2002 yılı bütçesinde, 30 milyar dolar faiz ödemesi öngörülmüştür.

 
Böyle bir bütçeden sorunlarını çözmüş ve büyüyen bir Türkiye çıkmayacağı gibi; bu bütçe, sosyal patlamaların habercisi olabilir.

 
Fiili gerçek bu olduğu halde; yine, hiç faydası olmayan tartışmalarla Türkiye, gündemini kaybetmiştir. Sosyal güvenlik harcamaları, Türkiye'nin bir numaralı gündemi haline gelmiştir. Erken emeklilik, Türkiye'yi tıkayan bir sebep gibi gösterilmektedir. Hatırlayınız:

 
1999 yılında emeklilik yaşının yükseltilmesi, çare olarak sunulmuştu.

 
Arşivlere bakınız:

 
Günün Maliye Bakanı Sümer Oral, 3 Temmuz 1999 tarihinde şu açıklamayı yapmıştı:


"Yaş düzeyinin, sosyal sigorta kara deliği üzerindeki etkisi, sadece yüzde 5'tir."


Ayni tarihlerde, konunun uzmanı Burhanettin Demircioğlu'nun ilginç bir açıklaması oldu:

 
"İş kazası sonucu iş göremez hale gelenlerin ortalama yaşı 37.


Çeşitli nedenlerle emekli olmaya hak kazanmadan ölenlerin ortalama yaşı 40.


Yani; emekli yaşı yüze de çıksa, bunlara maaş bağlama zorunlu."


Demircioğlu'nun o tarihlerdeki yaptığı araştırmalara göre toplam 2 milyon 800 bin olan emekli sayısının bir milyonu, bu şekilde emekli olmuş. Geriye kalan 1 milyon 800 bin kişi normal emekli olmuş.

 
Emeklilerin yaş profili ise, Demircioğlu'nun araştırmasına göre şöyledir:

 
39 yaş ve altı Yüzde 0.6


40-44 yaş arası Yüzde 7.


45-48 arası Yüzde 16.8


50-54 arası Yüzde 19.3


55-59 arası Yüzde 19.


60-64 arası Yüzde 17.


65 yaş ve üstü Yüzde 20.3

 
Sayın TEZKAN;

 
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gerçeklerinden habersiz kişiler, "Erken emekliliğinin müsebbibi Süleyman Demirel'dir." diyerek, gerçekleri saptırmak ve Türkiye'nin gündemini değiştirmek istemektedirler.

 
"İki çalışana bir emekli var." diyerek, ortalığı ayağa kaldıran kişiler;


İstihdamın niçin daraldığını,


Fabrikaların neden kapandığını,


Gelir dağılımının niçin bozulduğunu,


Tarım ve hayvancılığın niçin yere serildiğini,


RANT ekonomisinin niçin revaçta olduğunu, hiç konuşmamaktadırlar.

 
Hatta; lüzumsuz tartışmalarla, önemli konuları, halkın dikkatinden kaçırmaktadırlar.

Ne acıdır ki; bugün Türkiye, finans ve bankacılık kesimiyle, Türkiye'nin ekonomisine istek ve çıkarları doğrultusunda yön vermesini başaran ve idareleri baskı altında tutabilen 15-20 holdinge esir edilmiştir.

 
Bu esaret; Kur-Faiz makasında müthiş bir rant sistemi yaratmıştır. Haksız yere Türkiye, hiç ihtiyacı olmadığı halde, iç ve dış borç batağına saplanmıştır. DÖVİZ-FAİZ-BORSA üçgeninde oluşturulan spekülasyon ve maniplasyonlar, Türkiye'yi hedefinden uzaklaştırmış ve zora düşürmüştür.

 
Her ne hikmetse; bu önemli konuları hiç kimse konuşmamaktadır.

 
Türkiye, 20 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edilmektedir.

Bu; bozuk, yanlış, kasıtlı ve yıkıcı idare yüzünden;

 
Spekülatörün adı, YATIRIMCI olmuş,


Tefecinin adı, TASARRUFÇU olmuş,


Ciddi yatırımcı ve müteşebbisin adı da, ÜÇKÂĞITÇIYA çıkmış.


Yani; "Sermaye" adı verilen paralı kesim, Türkiye ile istediği gibi oynamış ve Türkiye'nin varlığı üzerine bağdaş kurup, oturmuş.

 
Dolar ticareti, en büyük ve en verimli sektör haline gelmiş. Zavallı halk da, paralı kesimin dayatması sonucunda yaratılan bilinçli KRİZLERİN altında ezilmiş, kalmış!...Kısacası; parasal oyunların gözbağcılığı etkisi altında Türkiye; zaman ve kan kaybetmiş; çok değerli kaynaklarını, bir avuç insana kaptırmış....

 
Türkiye'yi idare etmesini başaramayanlar, kolay idare tarzını seçerek, başarısızlıklarına, daima mazeret aramışlardır. Sığındıkları mazeret de, sosyal güvenlik kuruluşları ve Süleyman Demirel'dir.

 
Yazarı, çizeri, iktisatçısı ve ekonomisti; fikir üretmek yerine, işin kolayına kaçmış ve olayları, his terazisinde tartarak, kamuoyunu yanıltma yolunu seçmiştir.

 
Sayın TEZKAN;

 
Sorunlar, hislerin tahtında gündeme getirilirse ve sempati ve antipati ölçüleri galip gelirse; hiç şüphesiz akıl, ilim ve mantık mağlûp olur.

 
Saygılarımla.

 
Ecz. Hüsnü Akıncı

 
Not:


Yardım almaya alışanlar; zamanla, buyruk almaya da
alışırlar. Atatürk, ne güzel söylemiş:

 
"Çalışmadan,
Yorulmadan,
Öğrenmeden rahat yaşama yolları aramayı itiyat haline getirmiş milletler;
evvelâ haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da, istiklâllerini
kaybetmeye mahkûm olurlar."

Hiç yorum yok: