1 Kasım 2009 Pazar

Aradığımız veya aranan nedir?

Sayın Ali BULAÇ

Zaman Gazetesi Yazarı

İstanbul 31 Ekim 2009


Sayın BULAÇ;


28 Ekim 2009 tarihli ve “Liberal iddiaya karşı, liberalizm’ler” başlığını taşıyan yazınızla, 31 Ekim 2009 tarihli ve “Liberalizm son!” yazınızı okudum.


Yalnız bizim için değil, bütün İslâm Âlemi için ifade etmek zorundayım:


Bugün Müslümanlar, dünyayı da, Ahret Âlemini de iyi bilmedikleri; Kur’an’ı mezarlık kitabı yaparak, sâdece elfazını (sözlerini) okuyup, mânâsından uzaklaştıkları için, zillete mahkûm olmuşlardır. Bu yüzden de; Batı kapitalizminin yutturduğu LİBERALİZM masalına inanarak, İslâmiyet’in iktisadiyatını araştırmadıkları gibi, taklitçi bir söylemle inkâr da etmişlerdir. Zîra; gerçek anlamda liberalizm, İslâm Dini’nin emridir. Ki; bu emre uyulsaydı; başka bir tedbire, başka bir arayışa ihtiyaç kalmayacaktı.


Hz. Peygamberimiz, Hıra Dağı’ndan tek başına İslâmiyeti ilân ettiği zaman verdiği emirler şöyledir:


1- ACİZ İNSAN PUTUNA tapılmayacak.

2- GARİPLERİN SIRTINA binilmeyecek.

3- FUKARA inletilmeyecek.

4- ACİZLER, GÜÇSÜZLER itilip, kakılmayacak.

5- HERKES HAKKINI serbestçe alacak.


Herkes dikkat etmelidir:


Bu emirler, insanların sulh, sükûn, huzur, güven ve saadetleri için yeterli değil midir?


Bu emirler; Herkese eksiksiz ÖZGÜRLÜK için, iktisadî alanda SERBESTLİK için, orta sınıfa tam bir TEMİNAT için, yoksul ve zayıflara tam bir KORUYUCULUK için, zenginlerin TEKELLEŞMELERİNİ önlemek için yeterlidir.


İslâm Dini tam anlamıyla bir AHLÂK ve FAZİLET Dini’dir. Yalanı, dolanı, haksızlığı, irtikâbı, başkalarını zararına servet edinmeyi, kamunun malına tecavüzü, insan haklarını çiğnemeyi, rüşveti, kul hakkını yemeyi, haramı, hileyi, entrikayı ve münafıklığı kesin olarak yasaklamıştır ve de DİN DIŞI ilân etmiştir. Taat ve ibadetlerin kabulü için HELÂL KAZANMAYI şart koşmuştur. ZEKÂTI OLMAYANIN, dininin de olmayacağını, kesin olarak duyurmuştur. Hattâ; muhitin, ülkenin, milletin ve insanlık âleminin HAYRI İÇİN sarf edilmeyen servetlerin, meşru yollardan kazanılmış olsa dahî, nerede, niçin ve nasıl harcandığının hesabının da sorulacağını, yoruma yer bırakılmayacak derecede net olarak belirtmiştir.


Hz. Peygamberimizin şu hadis-i şerifleri, konunun önemini, anlayışı en kıt olan insanlara dahî anlatmaya yeterlidir:


“Bir millet, küfürle devem edebilir; ama, zulümle asla devem edemez.”

“Âdil olan kâfirler, zalim olan mü’minlerden hayırlıdır.”

“Bir işte liyakati olmadığı halde, iltimas ile işe tayin edilen adama, LÂNET olsun!”

“Bir milleti idare edenler; ÇALAR, ÇIRPAR DA, hesap vermezlerse; fakat, ufak tabaka yani küçük sınıf, hırsızlık ettiği vakit ceza verilirse; o millet, muhakkak YIKILACAK ve İNKİRAZ bulacaktır.”

“Hangi millette kazancı belli olmayıp, ne şekilde toplandığı bilinmeyen servetlerle semâya doğru ŞEDDADÎ BİNALAR yükselmeye başlarsa; o kavmin, o milletin inkirazı (yıkımı) muhakkaktır.”


Şimdi herkes, vicdanını hakem yaparak kendi kendine “İslâmın bu emirlerine ve Hz. Peygamberimizin koyduğu kurallara uyan bir İslâm ülkesi var mıdır?” diye sorsun. Alacağı cevaba göre de hükmünü versin!


Müslüman ülkeler, İZZETE mi, yoksa ZİLLETE mi talip olmuşlardır? Bunun cevabı da, yine Hz. Peygamberimizin hadisinde vardır:


“Dünyanın neresinde ve ne zaman olursa olsun; sizden ileriye gitmiş medeniyetler varsa; biliniz ki, Müslümanlığınızda iş yoktur.”

Bugün bütün zenginlikler, İslâm coğrafyasındadır. Fakat; bu zenginliklere hükmedenler, Batı ülkeleridir. Türkiye’den örnek verebiliriz:

Avrupa’da, Rusya’dan sonra en büyük toprağa sahip olan Türkiye, kendi kendisini besleyemez durumdadır ve halk, fukaralıkla boğuşmaktadır. Batıdan gelecek paraya bel bağlamış durumdayız.


Bu gerçek ortadayken; liberalizm veya başka bir izmin tartışılmasına gerek var mıdır?


Liberalizm de, sosyalizm de, bu asra mahsus akımlar değildir. İnsanlık tarihi boyunca var olan akımlardır. Liberalizm, VAHŞÎ KAPİTALİZME dönüştüğü zaman, SOSYSALİZM arayışları; sosyalizm, DESPOTLUĞA dönüştüğü zaman, LİBERALİZM arayışları başlamıştır. Her iki sistemi de DEJENERE eden husus, AHLÂK ve FAZİLETİN ortadan kalkması ve ADÂLETSİZLİĞİN yaygınlaşmasıdır.


Bu gerçeği de yine Hz. Peygamberimizin hadisinde bulabiliriz:


“Baştakilerin yolsuzluklarına hesap sormayan SİSTEM; en uç noktasına kadar YALANCILARIN, HIRSIZLARIN ve AHLÂKSIZLARIN eline geçer; YALANCILAR, HIRSIZLAR ve AHLÂKSIZLAR milletleri kaderlerine HÜKMEDER HALE gelirler.


Sayın BULAÇ;


Yazınızı beğendiğim için bu mektubumu yazdım. Daha fazla derinlere girmemenizi tavsiye ederim. Zîra; YÜCE ve EVRENSEL İSLÂM DİNİ’Nİ kılık- kıyafete, sakal-bıyığa, kisveye, sâdece taât ve ibadete hapsederek, kendi SALTANATLARINI kuranların hışmına maruz kalırsınız. Münasebet aldığı için Hz. Ali’nin, Mısır Valisi Mâlik İbni Eşterîye gönderdiği emirnâmesindeki şu sözlerini hatırlatmak istiyorum. İşte; Hz. Ali’nin, hiçbir zaman eskimeyen muhteşem sözü:


“Ey Mâlik! Şu hususa çok dikkat et ve olanca kuvvetinle çalış! Zîra bu din, fena adamların elinde esîr oldu. Din perdesi altında, o nâma, istenilen fenalıklar yapılıyor ve onunla dünya nimetleri elde edilmeğe uğraşılıyor.”


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: