2 Kasım 2009 Pazartesi

Devletin bilgisi dışında teşkilât olmaz!

Sayın Ekrem DUMANLI
Zaman Gazetesi Yazarı
İstanbul 2 Kasım 2009


Sayın DUMANLI;


2 Kasım 2009 tarihli ve “Tam buradan başlamak lâzım” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın “Bugün birinin evine silah koyan, yarın...” başlığını taşıyan bölümünde;

“İşte tam bu noktada Türk medyası yekvücut oldu ve TSK içindeki anti demokratik çetelere 'Yeter artık!' dedi. Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Oktay Ekşi, Hikmet Çetinkaya, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Ahmet Taşgetiren, Taha Akyol, Oral Çalışlar... Hepsinin Zaman'ın manşetinde fotoğraflı bir şekilde yer alması şu anlama geliyordu: Farklı düşüncelerimize, farklı kimliklerimize, farklı hayat tercihlerimize rağmen ortak bir yanımız var: DEMOKRASİ!


Her ne kadar cunta bu belgeye 'İrtica ile mücadele planı' adını verse de, her ne kadar bazı televizyonlar (başta NTV gibi saygınlığı olan bir haber kanalı olmak üzere) bunu haberleştirirken hâlâ, ısrarla ve utanç duymadan bu başlığı kullansa da bu bir nifak planıydı ve halkı ve siyaseti doğrudan hedef alıyordu. Sadece iktidardaki AK Parti'ye tuzak kurmuyordu. Aynı zamanda Fethullah Gülen üzerine iğrenç komplolar kuruyordu. Bununla da yetinmiyordu plan. Alevileri tahrik edecek, ayrılığı ve düşmanlığı körükleyecek olaylar zincirini tertip etmeyi amaçlıyordu. Dış politikanın hassas devlet tercihlerini günlük çıkarlara feda ederek halkı kışkırtmayı, şehit cenazeleri gibi aziz ve mahzun hatıramızdan psikolojik harp taktikleri çıkarmayı hedefliyordu.


Buna karşı çıkmak için falan görüşe mensup olmak, filan ideolojiye sahip olmak vs. gerekmiyor; insan olan herkes, insan haklarına saygı duyan her birey, bu şer şebekesine 'Yeter artık! Ordumuzu yıpratmak, TSK'yı halkıyla karşı karşıya getirmek, Türkiye'yi dünyaya rezil etmek işte budur!' demeliydi; nitekim öyle dendi.” ifadelerini kullanmışsınız.

Merak ettiğim husus şudur:

Uzun zamandan beri Zaman Gazetesi başta olmak üzere, açık ifade edilmese de Fethullah Gülen Cemaati’ne ait veya o görüntüyü veren gazeteler ve televizyonlar, sanki bir merkezden emir almışçasına Taraf Gazetesi ile de elbirliği yaparak, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef alan yayınlar yapmaktadırlar. Henüz daha ne olduğu ve neyi hedeflediği belli olmayan konularda dahî; aklı, mantığı, ilmi dışlayacak tarzdaki itham, isnat ve hezeyanlarla, âdetâ, bir merkezde hazırlandığı izlenimini veren senaryoları milletin zihnine yerleştirmeye çalışmaktadırlar.

Bu tarz yayınları vatanî bir gerekçeye, hizmet arzusuna ve demokrasi arayışına bağlamak, sağlıklı akla sahip olan insanlarımız için mümkün değildir. Zira; geçmişte, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni tahrik, yıpratmak ve darbeye teşvik etmek için çeşitli tertip, provokasyonlar ve senaryolar sahneye konmuştur. İşte; geçmişe ait çarpıcı ve ibret verici bir örnek:


"Tek amacımız: ASKERİ KIŞKIRTMAK….
Hatırlıyor musun o günü? 1970 sonu, 1971 başı olmalı. Ankara'nın göbeğinde, Sıhhiyeye'deki ANKARA ORDUEVİ'nin önünde patlayacaktı bombalar…İki yandan iki bomba!

Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi'nin bahçesindeki miting bittikten sonra gençler, yürüyüşe geçecekti. Orduevine yaklaştıkları sırada atılacaktı iki el bombası da. Biri, Ankara Sineması'nın oralardan; öbürü, tam aksi istikametten, Mithatpaşa Caddesi ile Atatürk Bulvarı'nın kesiştiği noktadaki Yüksel Palas'ın bulunduğu köşeden. Şimdi orası, da orduevi. Bombaların hedefi, toplum polisiydi. Patlamalarla birlikte sloganlar, tam orduevinin önünde atılacaktı:

"ORDU GENÇLİK EL ELE, MİLLÎ CEPHEDE!"

"ORDU GENÇLİK EL ELE, MİLLÎ CEPHEDE!"


Bir tek amacımız vardı:


ASKERİ KIŞKIRTMAK…Darbe süreci, bu kışkırtma ve provokasyonlar sayesinde hazırlanacaktı. Ve devrime giden yola çıkacaktık. Şiddet şarttı, devrime giden yolu açmak için.


Yani, hedefe varmanın yolu, gerektiğinde insan hayatını hiçe saymaktan geçiyordu. Gaye için her yol MÜBAH...”


 
Bu satırları Hasan Cemâl’in “Kimse kızmasın, kendimi yazdım” adlı kitabından aldım.


Hasan Cemâl, kitabının başka bir bölümünde de, şunları yazmış:


"MUSTAFA KUSEYRİ'NİN ÖLÜMÜNÜ HATIRLIYOR MUSUN?


1970 baharıydı. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. "Faşistler, Mustafa Kuseyri'yi öldürdü!". Koşa, koşa dergiye geldim. Adakale Sokak'taki DEVRİM BÜROSUNA. Doğan Bey, her zamanki gibi kesif sigara dumanlı küçük odasında çalışıyordu. Ağzının bir kenarında hiç eksik olmayan Samsun cigarasını tüttürürken:

"Bak Hasan!" dedi gözlüklerinin üstünden bakarak, "KUSEYRİ'Yİ FAŞİSTLER ÖLDÜRMEDİ. Bir arkadaşı kazayla vurmuş.."


Bir dolmuşa atlayıp Cebeci'ye, Siyasal Bilgiler'in yanındaki Basın-Yayın'a gittim. Dışarıda öğrenciler, "KAHROLSUN FAŞİSTLER!" diye slogan atıyordu. Olay, akşam olmuştu. Kuseyri, tabancayla Rus ruleti oynarken, yakın arkadaşı Nejat Arun tarafından kaza kurşunu sonucu vurulmuştu. Nejat'ın kaçarken bıraktığı kanlı el izlerini silenler arasında, o zamanlar Doğu Perinçek'in "Beyaz" Aydınlıkçı ya da Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) saflarında yer alan CENGİZ ÇANDAR da vardı.

Ve olay örtbas edildi. Hemen ertesi gün Ankara'da, "ANAYASA'YA SAYGI" yürüyüşleri düzenlendi


FAŞİZMİ TELİN İÇİN!"



Sayın DUMANLI;



Hasan Cemâl’in kitabını okursanız; bugün demokrasi sözcüğünü dillerinden düşürmeyen ve askerlere cephe alan birçok kişinin, 60’lı ve 70’li yıllarda meydana gelen anarşi, terör ve provokasyonların içinde yer aldıklarını görürüsünüz. Aynı koronun hayatta olan bülbülleri, bugün, değişik bir yöntem kullanmaktadırlar. Fethullah Gülen Cemaati’nin mensupları olarak sizlerin ne yapmak istediğinizi, henüz daha anlayabilmiş değilim. Bugün, geçmişte Türkiye’yi huzursuz eden, kural dışı olayların meydana gelmesine sebep ola ve DEVLETİ, sokağa YENİK düşüren kişi veya gruplarla kol kola girmeniz, gerçekten düşündürücüdür.


“Gülen Cemaati” hakkında kamuoyu yeterli bilgiye sahip değildir. Herkesin bildiği, sembol haline getirilen Fethullah Gülen’dir. Bu cemaatin, her kademedeki yöneticileri, malî kaynakları, dış bağlantılarının olup, olmadığı ve faaliyet alanları, kamuoyunca hiç bilinmemektedir ve Devletin kayıtlarında da yoktur ve de devletçe denetlenip, denetlenmediği bilinmemektedir. Belki bunları, siz de bilmiyorsunuzdur. Bu bakımdan; resmî adı “İrtica ile mücadele plânı” olan tartışmalı belgeye “Gülen Cemaati’ni bitirme” ibaresini eklemiş olmanız anlamlıdır ve aldatıcıdır.


Şayet bana, Gülen Cemaati ile ilgili olarak yeterli bilgi ve kayıt gönderirseniz, daha doğru ve isabetli yorum yapabilirim. Meselâ bana, Işık Evleri ve Zekât Havuzları hakkında detaylı bilgi ve devletin kayıtlarında olduğuna dair belge gönderebilirsiniz.


Sizlere tavsiyem de şudur:


Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden elinizi çekiniz ve başkalarının dümen suyunda yürümeyi terk ediniz. Zira; yıpratılmış ve tahrik edilmiş bir ordu, hiç kimsenin işine yaramaz.


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: