6 Ağustos 2009 Perşembe

Başarasızlık, mazeretle örtülmez.

Sayın Burhan KUZU
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Ankara 6 Ağustos 2009


Sayın BAŞKAN;


Habertürk Televizyonunda yayımlanan ve Muharrem Sarıkaya’nın hazırlayıp sunduğu programda yaptığınız konuşmalarınızı dikkatle dinledim.

Siyasî açıklamalarınızdan ziyade, Borsa ve 2-B adı verilen arazilerin satışı ile ilgili sözlerinizi konu ederek eleştireceğim. Şöyle ki:

1-Borsa’nın yükselmesi veya düşmesi, spekülâtif para hareketlerinde rant sağlayanları ilgilendiren bir husustur ve reel ekonominin düzeldiği anlamına gelmez. Zira; bugün borsamız, yabancı para sahipleri ile kurumsal yatırımcıların kontrolü altındadır ve kayıplar veya kazançlar, bu kesimleri ilgilendirir. Bunun, halka faydası yoktur. Kaldı ki; “Döviz-Faiz-Borsa” üçgeninden ibaret olan bu “Saadet Zinciri” borsada, en nihayet 8-10 bin kişiye hitap eder. Geniş halk kitleleri için ise, “Azap Zinciri” söz konusudur.

2-Yıllardan beri ve bilhassa iktidarınız döneminde ısrarlı bir şekilde gündeme getirilen 2-B arazilerinin satışı, yine geniş halk kitlelerini ilgilendirmez ve rahatlatmaz. Bu arazilerin satışı, arazi rantı yüksek olan bölgelerde kollanan, kayırılan ve desteklenen bazı kişi ve kurumlara yüksek rant sağlar. Hesaplanan 25 milyar dolar gelirin, Türkiye ekonomisini rahatlatacağı ifadeleri ise, gerçek tabloyu görmemek veya gizlemek anlamına gelir. Zira; Merkezi Yönetim Bütçe gerçekleştirme ve finansman performansına göre, Ocak- Haziran döneminde devlet, 27 milyar 133 milyon lira FAİZ ödemiştir. Bu da, 20 milyar dolar demektir. Kaldı ki; 7 yıllık iktidarınız döneminde TOKİ, BELPAŞ, EMLÂK KONUT vasıtasıyla kamuya ait (Hazine, Milli Emlâk ve Vakıflar) çok kıymetli araziler ve arsalar satılarak imara açılmış ve büyük gelirler elde edilmiştir. Merak edenler araştırsın ve gerçeği görsün. İstanbul’da her karış toprak, ranta dönüştürülmüş ve bazı kişi ve kurumlar büyük kazançlar sağlamıştır. Örnek: İstanbul Bomonti’de, TEKEL’E ait büyük arazide, devasâ inşaatlar yükselmektedir..

Sayın BAŞKAN;

Ülkenin en önemli kanunu “BÜTÇE KANUNU” dur. Zira; Bütçe Kanunu, devletin gelir ve giderlerinin aynasıdır ve ekonominin genel durumunu en iyi şekilde yansıtır.

Hazine Verilerine göre Ocak-Haziran 2009 dönemin de, Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleştirme ve Finansmanı şöyledir:

Merkezi Yönetim Gelirleri: 101,626 milyar TL.
Vergi gelirleri : 70.083 milyar TL.
Dolaysız vergiler : 28.342 milyar TL.
Dolaylı vergiler : 50,742 milyar TL:

Dikkat edilirse halk, dolaylı vergilerle ezilmektedir. Dolaylı vergiler, dolaysız vergilerin iki katı kadardır.


Merkezi Yönetim Harcamaları: 124,831 milyar TL.
Personel giderleri : 28,469 milyar TL.
Sosyal Güvenlik Dev.Primi : 3,446 milyar TL.
Mal ve hizmet alımları : 10,669 milyar TL.
FAİZ HARCAMALARI : 27,242 milyar TL.
Carî transferler : 46,097 milyar TL.
BÜTÇE AÇIĞI : -26,326 milyar TL.

Bu bütçe açığını kapatmak için de Merkezi Yönetim, 27,133 milyar lira net borçlanma yapmıştır. Dikkatlerinize arz ediyorum:

Faiz giderleri, personel giderlerine eşittir. Bütçe açığı kadar yeni borçlanma yapılmıştır. Sormak zorundayım:

Bu durum karşısında, 2-B arazileri satılmış olsaydı; elde edilecek gelirin, ekonomiye nasıl bir faydası olacaktı?

Kaldı ki; 7 yıllık iktidarınız döneminde 50 milyar dolarlık özelleştirme geliri sağlandığını, bizzat Başbakan Erdoğan açıklamıştır. Buna rağmen Türkiye’nin borç stoku, bir misli artmış ve 400 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Hazine’nin açıkladığı rakam, 409 milyar dolardır.

Acı olan da şudur:

Devlet borçlanırken, vatandaşlarımız da gırtlağına kadar borç batağına saplanmıştır. 2002 yılı sonunda (17 Ağustos Marmara depremine ve 2001 krizine rağmen) vatandaşlarımızın bankalara olan toplam borcu (Kredi kartı, ihtiyaç ve tüketici kredileri), 6,4 milyar lira seviyesindeydi. Bugün bu borç miktarı, 150 milyar liraya ulaşmıştır. Yine sormak zorundayım:

Muhalefetin satışını engellediğini ısrarla dile getirdiğiniz 2-B arazileri satılsaydı; Türkiye’nin sorunları bitecek ve halk refaha mı erecekti?

En merak ettiğim husus da şudur:

Parlâmenter olarak hükümet icraatlarını; hiç irdelemeden, hiç sorgulamadan, aklın, mantığın ve ilmin süzgecinden geçirmeden; aidiyet duygusu ile hislerinizle mi değerlendiriyorsunuz?

Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: