7 Ağustos 2009 Cuma

Gerçekler bilinmelidir.

Sayın Erhan BAŞYURT
Bugün Gazetesi Yazarı
İstanbul 7 Ağustos 2009


Sayın BAŞYURT;

Bugün sizi STV Televizyonunda dinleyince; 7 Ağustos 2009 tarihli ve “ERGENEKON’UN SUİKAST GEREKÇESİ” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Yazınızın bir bölümünde;

“İddianame delilleri de yanına koymasa, bu hain planlar hayal bile edilemez.

Esas amaç, devlet yönetimini ellerinde bulundurmak, AK Parti hükümetini tasfiye etmek. Darbe yapmak.

Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek'in günlüğü, Jandarma eski Komutanı Şener Eruygur ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'de ele geçen dokümanlar ve Mustafa Balbay'ın günlüğü darbe çalışmasını doğruluyordu.

Bunlara dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün tanıklığı da eklendi.

Orgeneral Özkök, darbe planlarının slâytlarını gördüğünü ve müdahale ettiğini anlatıyor.

Ayışığı, Yakamoz, Sarıkız ve Eldiven olmak üzere, dört evreli darbe planı yapılmış.

İlk kez bir darbe planı, bu kadar açık şekilde ortaya çıkarılıyor.

İlk kez darbeciler bu şekilde sivil mahkemede yargılanıyor.” ifadelerini kullanmışsınız.

Sormak zorundayım:

1-Bu davaya, ERGENEKON adını kim koydu?

2-Adı üstünde; Savcılık, bir İDDİANEME hazırlamış ve ilgili mahkemeye sevk etmiştir ve de yargı süreci başlatılmıştır. Henüz daha ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı yokken; hukuk kurallarına aykırı biçimde aklı, mantığı, ilmi dışlayarak ve hislerinizi hakem yaparak, hangi maksatla ve ne için kamuoyunu yanıltmaya, aldatmaya ve belirli istikamete yönlendirmeye matuf yazılar yazıyorsunuz?

3-Sanıkların esas amaçlarının devlet yönetimini ellerinde bulundurmak ve AKP hükümetini tasfiye etmek olduğunu nereden biliyorsunuz? Siz; müneccim misiniz veya GAİPTEN bir ilhama mazhar mı oldunuz?

4-Yoksa siz; kamuoyunun iyi bilmediği bir MİSYONUN, misyonerliğini mi yapmaktasınız?
Bu girişten sonra asıl maksadım şudur:

Açık söylemeseniz de belli ki siz; Fethullah Gülen Hoca’nın sembol olarak kullanıldığı “FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ” adı verilen bir oluşumun mensubusunuz. Dikkat ediyorum:

Fethullah Gülen Cemaati’ne ait olduğu bilinen gazetelerin ve televizyonların yayınları; sinir bozucu, insanları kamplara ayırıcı, kin, nefret, düşmanlık meydana getirici niteliktedir. Böyle bir yayın politikasını niçin seçtiniz? Yayın politikalarınız, bir maksada bağlı olarak bizlerin bilmediği bir merkezden mi plânlanmaktadır?

Bu sorumun; “demokrasi arayışı” masalına sarılmadan cevaplandırılmasını dilerim. Zira; mensup olduğunuz oluşumun demokrasi falan aradığı yoktur.

Şayet olsaydı; AKP iktidarı ile bu denli bütünleşmez ve alabildiğine siyasete müdâhil olmazdınız ve TARAF GAZETESİ ile bütünleşmezdiniz. İspatı da meydandadır:

Bugüne kadar, cemaatinize ait yayın organlarında AKP iktidarını eleştiren, yanlışlarını ortaya koyan, başarısızlıklarını tartışmaya açan bir yayınınıza hiç rastlamadım. İzaha muhtaçtır:

AKP iktidarı, her şeyi doğru mu yapmaktadır? İktidarın eleştirilecek yanlışları yok mudur?

Türkiye, 12 Eylül 1980’den sonra halkı dışlayarak sistemin dışına iten ve siyasî parti liderlerini seçilmiş diktatörler konumuna getiren azıcık ve göstermelik bir demokrasi ile idare edilmektedir. Demokrasi arayışında iseniz; bu çarpık sistemi ve sistemi çarpık hale getiren Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarını niçin gündeme getirerek eleştirmediniz ve düzeltilmesi için gayret göstermediniz?

Merak ettiğim ve herkesin merak etmesine inandığım önemli bir husus da şudur:

“GÜLEN CEMAATİ” adı verilen oluşum, nedir? Bir “SİVİL TOPLUM” örgütü müdür? Yoksa, kalıplaşmış bir İDEOLOJİNİN takipçisi midir?

Halk, sâdece, bir SEMBOL olarak kullanıldığına inandığım FETHULLAH GÜLEN HOCA’YI tanımaktadır. Halk, Cemaatin tepe yöneticileri ve idare tarzı hakkında bilgi sahibi değildir.
Cemaatin TEPE YÖNETİCİLERİ kimlerdir? Oluşturulan ŞÛBE YÖNETİCİLERİ, kimlerden ve nasıl oluşmuştur? “IŞIK EVLERİ” adı verilen oluşumun semt, mahalle, il ve ilçe yöneticileri kimlerden oluşmuştur ve bu evler, hangi amaçla faaliyet göstermektedirler?

Şayet, “FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ” bir “SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ” ise; bu oluşumun genel merkezinin, şubelerinin, yöneticilerinin bilinmesi gerekmez mi? Bunların devlette kayıtlarının olması ve faaliyetlerinin denetlenmesi icap etmez mi? Ticarî, malî, siyasî faaliyetlerinin, gelir kaynaklarının, giderlerinin kamuoyunca bilinmesi şart değil midir?

Yüce İslâm Dini, kişilerin HÜR olması gereken İRADELERİNE, her ne sebeple olursa olsun; ipotek konmasını, baskı altına alınmasını, kişi veya kişilere kayıtsız şartsız tâbî tutulmasını kesin olarak yasaklamıştır. İslâm Dini’nin güzelliği ve evrensel bir din olması, “İSLÂMİYETTE RUHBAN SINIFI YOKTUR.” kuralını, kesin bir emir olarak ortaya koyması sebebiyledir.

Bu da, HAKİKÎ BİR DEMOKRASİNİN özüdür. Zirâ; Büyük Kitap KUR’AN’A göre herkes, hesap vermek ve sorgulamak zorundadır. BİAT, ancak ALLAH’A yapılır. Bunu da Hz. Peygamberimiz, İslâmiyet’i ilân ettiği gün, “ACİZ İNSAN PUTUNA TAPILMAYACAK. YANİ; KULA; KULLUK EDİLMEYECEK!” emri ile duyurmuştur.

Sayın BAŞYURT;

Bu gerçekleri bilmemenize ihtimâl vermiyorum. Merakım da, şudur:

Nasıl oluyor da; zıt mizâçları bir MEFKÛRE etrafında toplama gayretinde bulunacağınıza, insanların zıtlaşmalarına, kin ve nefret duygularının yükselmesine sebep olacak bir yayın politikası izliyorsunuz?

Yoksa siz; ENFAL SURESİNİN 46. Ayetinde verilen “TEFRİKALAR, İHTİLÂFLAR, KAVGALAR İÇİNDE ÇALKALANAN, FERTLERİ BİRBİRİYLE BOĞUŞAN MİLLETLER, HARİCE KARŞI MEVCUDİYETLERİNİ MUHAFAZA EDEMEZLER.” emri, bilmiyor musunuz veya hiç duymadınız mı?

Veya siz; paranın üstündeki yazıdan başka bir değer ve hedef tanımayan SERVET ve CÂH HIRSLARI galip, iyi bilinmeyen kişilerin BEDAVA AVUKATLIĞINI MI yapmaktasınız?

Yazdıklarıma ve ifadelerime alınmamalısınız. Zira; kamuyu etkileyecek konumda olduğunuz için, ben de demokratik haklarımı kullanarak ve imanımın iktizası tepkimi ve eleştirilerimi ortaya koydum. İtirazınız olacaksa; istediğiniz televizyon kanalında ve istediğiniz zamanda, halkın huzuruna çıkarak, tartışmaya hazırım. Umarım, kabul edersiniz.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: