Sayın Cengiz ÇANDAR
Radikal Gazetesi Yazarı
İstanbul 2 Ağustos 2009
Sayın ÇANDAR;
2 Ağustos 2009 tarihli ve “Kürt Sorunu’ndan, Kürt açılımına” başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Neyi, ne maksatla savunduğunuzu, açık bir şekilde belli etmeyen; vatanî bir gerekçeye ve hizmet arzusuna dayanmayan; fitne, fesat ve ayrılıkçılığa sebebiyet verebilecek bu tarz yazılarınız, “Artık kabak tadı verdi” dersem, katlanmalısınız ve düşünmelisiniz!
Sebebine gelince:
Yılardan beri ortaya attığınız ve hararetle savunduğunuz “Kürt Sorunu’nun” ne olduğunu, zihninizde nasıl bir çözüm yattığını açık bir şekilde söylemediniz ve tartışmaya açmadınız. Bu sorun hakkında ABD, İNGİLTERE, İSRAİL, AVRUPA BİRLİĞİ ve bilhassa ALMANYA ve RUSAYA’NIN, bu soruna nasıl baktıklarını ve ne istediklerini, açık bir şekilde belirtmediniz.
“Kürt Sorunu’nun” bizim dışımızda DIŞ ÜLKELER tarafından yaratıldığını gayet iyi bildiğiniz halde; milleti bilgilendirici, aydınlatıcı ve uyarıcı mahiyette hiçbir yazı yazmadınız.
Bulunduğumuz coğrafyanın önemi ve özelliği sebebiyle dış ülkelerin bu bölgede; iç ve dış gailelerden arınmış, bütün gayret ve dikkatini kalkınmasına ve gelişmesine yoğunlaştırmış; huzurlu, mutlu ve refah içersinde yüzen bir BÜYÜK TÜRKİYE istemeyeceklerini gayet iyi bildiğiniz halde; milletin kafasını karıştırıcı, moralini bozucu ve bir birine düşürmeyi hedef alıcı yazılar yazmanızın sebebi, nedir acaba?
AÇIK BİR ŞEKİLDE SORUYORUM:
Başkaları tarafından yaratılan “Kürt Sorunu’nu” çözecek “Kürt Açılımı” size göre nedir? Bir KÜRT DEVLETİ’NİN kurulması mıdır? Veya ÖZERK yapı mıdır? Ya da, bir FEDERASYON mudur?
Bugüne kadar hangi hükümet, Kürt kökenli vatandaşlarımıza ayrıcalıklı muamele yaparak vatandaşlık haklarından mahrum etmiştir?
Kürt kökenli vatandaşlarımıza seyahat ve iş kısıtlamaları mı getirilmiştir? Memur, parti yöneticisi ve milletvekili olabilme kapıları mı kapanmıştır? Siyaset yapmaları, parti teşkilâtlarında görev almaları ve seçme ve seçilme hakları mı kısıtlanmıştır?
Evet; ben de kabul ediyorum: Doğu ve Güneydoğu’da, bazı Kürt kökenli vatandaşlarımız zulme ve haksızlığa uğratılmışlardır ve de vatandaşlık hakları kısıtlanarak, haklarını arayamaz duruma düşürülmüşlerdir. Ama; bunu yapan DEVLET değil, feodal yapı sebebiyle bazı ağalar, aşiret reisleri, şeyhler ve tarikat liderleridir. Ki; bu haksızlığı yapanlar, bugün, “Kürt halkının koruyucusu” olarak ortaya çıkmışlar ve Türkiye’nin, Kürt kökenli vatandaşlarımızın da şikâyetçi olmadığı ÜNİTER YAPIMIZI bozmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar ve DIŞ BAĞLANTILARI sebebiyle, Türkiye’nin huzurunu bozmaktadırlar. Kürtçe eğitim veya Kürtçe’nin de resmî dil olması teraneleriyle, kendilerine ve gerçek hedeflerine meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar.
Sayın ÇANDAR;
Bu gerçekleri bilmemenize ihtimal verilebilir mi? Hatırlayınız:
29 Mart seçimlerinden önce ülkemizi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hilary CLİNTON, resmî ziyaretlerinin ardından düzenlediği basın toplantısında;
“Yakında, Nisan başında Başkan Obama’nın Türkiye’yi ziyaret edeceğinin müjdesini verebilirim. Başkan Obama, Türkiye ile birlikte bölgeyi yeniden şekillendirecektir.” sözlerini söylemişti. “Resmî görüşmelerde neler konuştunuz?” sorusuna ise, kimsenin üzerinde durmadığı şu cevabı vermiştir:
“Türkiye’nin demokrasisini ve etnik sorunlarını konuştuk!”
Bir hususa daha dikkatinizi çekmek isterim. O da, şudur:
Başkan Obama, göreve başladığı gün yaptığı konuşmasında, sık, sık, ABD’nin üniter yapısından bahsetmiş ve ULUS DEVLET kavramını ısrarla vurgulamıştır.
Dil meselesinde ise ABD, “ULUS DEVLETİN” zedelenmemesi ve korunması için yeni bir kanunu yürürlüğe koymuştur. Bilmemenize imkân ve ihtimâl yoktur:
İspanyolca, ABD'nin kuruluşundan beri bir gereklilikti. Güney, İspanyolca konuştuğu için okullarda, kamu hayatında, iş hayatında iki dil birlikte kullanıldı: İngilizce, İspanyolca.
Güneyden alınan göçler de dâhil edilince, Amerika'nın yaklaşık 350 milyon nüfusunun yaklaşık 1/3nün (110 milyon) ana dili İspanyolca'dır.
ABD, 2007'de İNGİLİZCE BİRLİĞİ KANUNU çıkardı.
Bu Kanunun gerekçeleri şöyledir:
"Eğitim ve resmî yazışma masraflarından tasarruf sağlama,
Ülkedeki azgelişmiş bölgelerin dil farkı nedeniyle geride kalmalarını önleme, ( Birleşmiş Milletlerin resmi dil için kullandığı gerekçe budur, buna atıf yapıyor.)
"İngilizce'nin, ABD'deki farklı etnik köken, kültür ve dilleri birleştiren temel olgu" olduğu gerçeğinin kabul edilmesi."
KANUNUN BAZI MADDELERİ:
-KAMU VE ÖZEL tüm işyerlerinde İngilizce konuşulması,
-Vatandaşlık başvurularının, Güvenlikten Sorumlu Bakanlığa verilen "İngilizce bilme şartını yerine getirme" yetkisine göre işlem görmesi."
ABD, bu tedbiri Üniter Yapısını korumak için getirmiştir. Bizdeki bazı kişilerin ise, Üniter yapımızın bozulması ve Türkiye'nin bölünmesi için olağanüstü gayret göstermeleri düşündürücüdür. Ne yazık ki; medyada, televizyonlarda ve her yerde bu kişilerin boy göstermelerine imkân tanınmaktadır. Bu sebeple de meydanın boş olduğu zannedilmektedir.
Şimdi; bu gerçekler karşısında, hangi maksatla ve kime hizmet ettiğinizi soran olursa; acaba, cevabınız ne olur?
Yıllardan beri başkalarının yarattığı ve kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı Kürt sorunu adı verilen bu sorunu bahane ederek, niçin milleti tedirgin edici yazılar yazıyorsunuz?
Bu ülkenin, sizin ve sizin gibi düşünenlerin dışında başka bilim, fikir adamlarının ve gerçek aydınlarının olmadığını mı zannediyorsunuz? Unutmayınız:
Yabancı ülkelerin istihbarat elemanlarının ve onlarla birlikte hareket eden yerli işbirlikçilerinin bütün gayretlerine rağmen ülkemizde, bir Türk-Kürt çatışması meydana gelmemiştir. Bundan sonra böyle bir çatışmanın meydana geleceğini mi zannediyorsunuz?
Elbette bir gün Türkiye, bu zorlukları aşacaktır ve o günler geldiğinde, bazı yüzler kararacaktır? Ve o günler de, pek yakındır. Haberiniz olsun!
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
2 Ağustos 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder