5 Ağustos 2009 Çarşamba

Tuzağa düşülmemesi için.

Sayın Hasan CEMÂL
Milliyet Gazetesi Yazarı
İstanbul 5 Ağustos 2009



Sayın CEMÂL;

5 Ağustos 2009 tarihli ve Türkiye’nin barış seferberliğine ihtiyacı var.” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın giriş bölümünde;

“Bazen içimden yazı yazmak gelmiyor. Sonra düşünüyorum, benim işim bu, yazmak! Doğru bildiğini yazmaya devam edeceksin, diyorum kendi kendime. Sırtımda on ton yük varmış gibi olsa da, çöküyorum bilgisayarın başına. Kürt sorunu... Ve bu sorunu, silah ve şiddetle bağını kopartarak çözüm rayına oturtmak... Evet, hiç de kolay değil. Çok boyutlu bir sorun. Çetrefil yanları çok. Kürtler var, Türkler var. Kürt milliyetçiliği var, Türk milliyetçiliği var. Her iki tarafın fanatikleri var, uzun yılların içinden gelen önyargıları canlı tutan fanatikler... Devletin resmi ezber ve klişeleri var, ‘Kürt korkusu’nu, ‘barış korkusu’nu, ‘demokrasi korkusu’sunu yıllardır besleyen... Ve tabii yaşanan acılar var.” ifadelerini kullanmışsınız.

Açık kalplilik ve samimiyetle ifade ediyorum: Bundan sonra içinizden gelse de, yazı yazmayınız ve köşenize çekiliniz. Zira; doğru bildiğiniz veya o kanıyı yaratmaya çalıştığınız doğrular, gerçekte doğru değildir. Aklı, mantığı ve ilmi dışlayarak, hislerinizin tahtında yazdığınız veya işinize geldiği gibi kamuoyu oluşturmaya çalıştığınız için yazılarınız, toplumun fertlerinin zıtlaşmalarına sebep olmaktadır.

Üstelik; başkalarının yarattığı, yönlendirdiği ve desteklediği yapay bir “Kürt sorunu” ile insanların beyinlerini yıkayarak, devletin kurumları arasındaki uyumun bozulmasına sebep olmaktasınız. Kürt konusunu yaratan, barışı bozan, demokrasiyi yozlaştıran ve yaşanan acıları yaratan sanki devletmiş gibi, olanca gücünüzle DEVLET KAVRAMINI ortadan kaldırmaya veya yıpratmaya çalışmaktasınız.

Silâh ve şiddete başvuranın, devletin en güzide kurumunun olmadığını gayet iyi bildiğiniz halde; ABD’nin, “BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ” kapsamında meydana getirdiği olayların içyüzlerini, hiçbir zaman, kamuoyunu aydınlatacak ve bilgilendirecek tarzda teşhir etmediniz.

Belli ki; zamanın güçlü adamları dedeniz CEMÂL PAŞA ile TALÂT PAŞA’nın hâtırâlarını, dikkatli biçimde ve tarihî seyrinden ders çıkarabilecek derecede iyi okumamışsınız. Şayet okusaydınız; o zamanlarda meydana gelen olayların, bugünkü olaylarla benzerliklerini anlar ve vatanî bir gerekçeye ve hizmet arzusuna dayanan yazılar yazmış olurdunuz. Bir şeyi daha çok iyi anlamış olurdunuz. O da, şudur:

Türklerle Kürtlerin arasında, bir sorun yoktur. Yaratılmak istenen sorunlar, başkalarının çıkarları ve hedefleri doğrultusunda bir Türk-Kürt çatışmasını sağlamaya yöneliktir. Dikkat ederseniz: Emperyalizm, böyle bir çatışmayı yaratamadığı için, devamlı surette senaryolar hazırlamaktadır ve bu senaryolarda, iç ve dış aktörlere rol vermektedir.

Sayın CEMÂL;

Dünyanın neresinde olursa olsun; bir ülkenin iç ve dış siyasetini, bulunduğu coğrafyası belirler. Her ülke bulunduğu coğrafyanın özelliklerine göre dâimâ, iç ve dış husumetlere maruz kalır. Bu husumetlerin bertaraf edilmesi de akılla, mantıkla ve ilimle mümkün olur. Hislere yenik düşerek veya hislere hitap ederek, hiçbir meselenin çözümü mümkün olamaz. Tarih, böyle bir olayı kaydetmemiştir.

Ne yazık ki; Türkiye’yi ve Türk milletini iyi tanımayanlar, tarih ve coğrafya bilmeyenler, dünya siyasî tarihini irdelemesini başaramayanlar ve dünya coğrafyasında Türkiye’nin konumunun önemini anlamayanlar, Türkiye’nin huzur ve mutluluğunu bozacak provokasyonlara yenik düşerek, milletin huzurunu ortadan kaldıracak hareketlerin âleti olmuşlardır. Bu da, en azından gaflete düştüklerinin ispatıdır.

Sizden ricam: Yazacaksanız, düşünerek yazınız!

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: