28 Aralık 2009 Pazartesi

Büyük Tasfiye Hareketi

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genel Başkanı
Ankara 28 Aralık 2009


Sayın BAŞBAKAN;


İcranın başı olması sebebiyle BAŞBAKNLIK, büyük bir GÜÇTÜR.

Bu BÜYÜK GÜÇ, hakkı, KUVVETTE arayanlarla; kuvveti HAKTA arayanlara göre farklı neticeler hâsıl eder.

CAH HIRSI galip ve HAKKI kuvvette arayanlar, bu güce dayanarak mağruru olurlar ve yanlış işler yaparlar.

Kuvveti, HAKTA arayanların başbakanlığı ise, milletin dayanağıdır. Zîra; bu özelliği taşıyan kişiler, ellerindeki gücü, ülkenin ve milletin refahı için kullanırlar.

Bu mektubumu yazış sebebim şudur:

Dış ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) 2009 yılı Olağan Genel Kurulu’nda yaptığınız konuşmanızda, eczacıların eylemlerini, bir hak arayışı olarak değil de, bir direniş olarak değerlendirerek, marketlerde ilâç satışını sağlayacak hazırlıklar yaptığınızı ifade ettiniz.

Mesleği, zorunlu olarak bırakmış bir eczacı olarak ifade etmek isterim ki; uygulamaya geçileceği düşünülen bu tasarruf, uygun değildir. İşin özünde, eczanelerin tasfiyesi ve ilâç ticaretinin global sermayenin eline geçmesi düşüncesi yatmaktadır. Öyle zannediyorum ki; eczaneler, SGK ile ferdî sözleşme yapsalar da, yapmasalar da, eczaneler zinciri kurularak, mevcut eczaneler tasfiye edilecektir. Aynen; süper marketlerin ve büyük alış-veriş merkezlerinin, bakkalları, küçük esnafları tefsiye etmelerinde olduğu gibi.

Bugün dünyada, silâh ve petrol ticaretinden sonra en büyük kâr sağlayan sektör, sağlık ve ilâç sektörüdür. 72 milyonluk Türkiye, global sermaye için, çok cazip bir pazardır ve bu global sermaye, yerli ortakları ile birlikte, Türkiye pazarına göz dikmişlerdir. Değişik, anlaşılması zor ve eczacıları zora sokan uygulamaların altında, bu gerçek yatmaktadır. Basit bir örnek:

Kurum ıskontoları, eczanelerin sorumluluğuna bırakılmış ve eczacılar, kurumların tahsildarı konumuna getirilmiştir. Muayene ücretlerinin tahsilâtı dahî, eczacılar vasıtasıyla yapılmaktadır.

İlâç fabrikaları ve ilâç ithalâtçıları, SGK’ya iskonto yapmayı kabul etmişlerse; devreye, niçin eczacılar sokulmaktadır?

Bunun sebebi düşünülmeli ve gerçeklere ulaşılmalıdır.

Başta bankacılık ve finans sektörümüz olmak üzere, önemli iktisadî değerlerimiz, altyapı tesislerimiz ve hatta perakende ticaretimiz yabancıların eline geçtiği gibi; ilâç sanayimiz de önemli ölçüde yabancıların eline geçmiştir. Sıra; perakende ilâç ticaretine, yani eczanelere gelmiştir. “Eczaneler zincirlerinin” oluşturulacağı, zaten 5-6 yıldan beri söylenmektedir ve bununla ilgili olarak yasa teklifinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edildiği ifade edilmektedir.

Bu sebepten dolayı, eczacıların eylemlerini, hislerden azâde aklın, mantığın ve ilmin tahtında değerlendirmekte, ülkenin çıkarları açısından büyük faydalar vardır.

Günümüzdeki gelişmelere ışık tutacağı ve bugün yaşananlarla benzerliği olduğu için, günün Maliye Bakanı Kemâl Unakıtan’a yazdığım 10 Şubat 2005 tarihli mektubumun suretini, bilgilerinize, dikkatlerinize ve tetkiklerinize arz etmeyi uygun buldum. Gereğini yapacağınıza inanmaktayım,

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Eki:

Sayın Kemâl UNAKITAN
Maliye Bakanı
Ankara 10 Şubat 2005


Sayın BAKAN;


14 Aralık 2004 tarihinde Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Türk Eczacıları Birliği arasında imzalanan, 2005 malî yılında Sosyal Güvenlik Kuruluşları’nın ilâç alımı ile ilgili PROTOKOLÜN iptalinde, zaruret vardır. Zîra; bu protokol, karmaşıktır ve adâletsizdir. Ayrıca bu protokol, çifte standartlıdır. Şöyle ki:

Protokol, Sosyal Güvenlik Kuruluşları ile Konsolide Bütçeye tâbî kuruluşların ilâç alımlarında, yüzde 14,5 oranında ıskontoyu öngörmektedir ve bu ıskonto tahsilâtı, eczacılar vasıtasıyla yapılacaktır.Yani eczacılar, kurumların tahsildarı konumuna düşürülmektedir. Diğer kurumlar ve vatandaşlar için, ıskonto öngörülmemektedir.

Iskonta kapsamı dışında kalan kuruluşlar ile vatandaşlar, “Biz de, aynı oranda ıskonto istiyoruz.” diye dayatırlarsa; bu durum karşısında eczacılar, ne yapacaklardır.

Ayrıca protokol, “Ucuz eşdeğer ilâç uygulaması” adı altında, karışık ve işin içinden çıkılamaz bir kargaşa getirmektedir. Ki; bu ifade, bazı firmaların kayırılmasına ve kollanmasına matuftur.

İlâç fiyatlarının tayin ve tespitinde, eczacıların söz hakkı yoktur. Bu yetki, Sağlık Bakanlığı’na aittir.

Eğer; ilâç fiyatlarında bir dengesizlik ve farklılık varsa; bunun giderilmesi, Sağlık Bakanlığı’nın görevidir. “Kamuya 500 trilyon lira tasarruf sağlanacaktır.” varsayımı ve ifadesiyle, eczacıları zora sokmanın bir anlamı yoktur.

Eğer ilâç üreticileri ve ilâç ithalâtçıları, kamuya söz konusu ıskontoyu vermeyi kabullenmişlerse; en çıkar yol, ilâç fiyatlarını, ıskonto oranı kadar ucuzlatmak değil midir?

Bir önemli husus da şudur:

Söz konusu protokol, 14 Aralık 2004 tarihinde imzalanmıştır. Uygulama, 10 Şubat 2005 tarihinde başlayacaktır.

Her eczanenin iş kapasitesine göre belirli bir ilâç stoku mevcuttur. Bu kısa süre içersinde eczanelerin, stoklarını eritmeleri mümkün değildir. Stoklara ait ıskontolar, eczacıların zararı olacaktır. Bu, bir haksızlıktır ve bu haksızlığın yaratıcısı da, devlettir. Bu da, “HUKUK DEVLETİ” ilkesine aykırıdır.


Sayın BAKAN;

İşin kolay yolu varken zor yolun seçilişine, gerçekten bir anlam veremiyorum ve bu PARLAK FİKİR, kimlere aittir?” diye sormadan edemiyorum. Sahi, bu parlak fikir, kimden çıkmıştır?

Sayın Başbakanın dahî şikâyetçi olduğu “BÜROKRATİK OLİGARŞİ” den mi? Yoksa; ilâç piyasasını, başkalarının istekleri doğrultusunda yönlendirmesini başaran Türk Eczacıları Birliği Başkanı Mehmet Domaç’tan mı?

Kimse alınmasın; demokratik ve vatandaşlık haklarımı kullanarak, öğrenmek istiyorum.

Yalancı şeyhlerin, sahte mürşitlerin, insanları aldatmak için tezgâh kurduğu günümüzde; gadab, hiddet, hırs ve şehvet rüzgârlarının estiği bu zamanda; kaşınmakla UYUZU, tedavi edeceklerini zanneden; gönül gözü kör olan ve söz ile vatanperver geçinen ve bilinenle amel etmeyen zavallılardan olmadığım için; her zaman ve her şart altında duygu, düşünce ve görüşlerimi söylerim.

Halk efkârını karıştıran, hürriyeti takdir etmeyen ve kıymetini bilmeyen;

Cehalet Ağa’nın,
İnat Efendi’nin,
Garaz Bey’in,
İntikam Paşa’nın,
Taklit Hazretleri’nin,
Mösyö Geveze’nin, müştereken kurdukları ittifakın; alabildiğine kavram kargaşası meydana getirdiğinin; meseleleri, içinden çıkılmaz hale soktuğunun farkına vardığım için; her yerde ve her zaman, doğru olanı savunmayı, bir görev addettim.

Bu sebeple; bu protokol konusunda, tekrar bizzat size müracaat etmeyi uygun buldum.

İlgilenip, ilgilenmeyeceğinizi; geçerli ve uygun bir çözüm bulup, bulmayacağınızı bilmemekle beraber, yine de, vatandaşlık haklarımı kullanarak, konuyu, gündeme getirdim.

Adâleti sağlamak ve vatandaşların haklarını korumak, ülkeyi yönetenlerin görevidir. Kapalı kapılar ardında, “BEN YAPTIM; OLDU!” fiili durumu, DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ anlayışı ile bağdaşmayacağı, reddedilmez bir gerçektir.

Uygulama ile gerçekten, kamunun 500 trilyon liralık tasarrufu hedef alınmışsa ve bizim bilmediğimiz ve idare olarak sizlerin de farkında olmadığı birtakım çıkarlar söz konusu değilse; ilâç fiyatlarının yüzde 20 oranında ucuzlatılması, en doğru ve en tutarlı yol değil midir?

Gereğini yapacağınıza inanıyorum.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: