Sayın Turgut ÖZAL
Başbakan ve ANAP Genel Başkanı
Ankara 10 Ağustos 1987
Sayın BAŞBAKAN;
10 Ağustos 1987 tarihli gazetelere, yurt dışında çalışan Türk işçileri için verdiğiniz İLÂNDAKİ şu sözlerinizi, HAYRET ve İBRETLE okudum:
“Bugün Türkiye’de;
Başta Sayın Demirel,
Sayın Ecevit,
Sayın Erbakan,
Sayın Türkeş olmak üzere; bazı siyasiler, hukuken, 10 yıl politika yapmaktan, parti kurmaktan men edilmişlerdir.
Ne ile?
1982’de, Türk halkının yüzde 92 oy çoğunluğunu kazanmış bir HALKOYLAMASI, yani REFERANDUM ile….
Neden Türk halkı, böylesine ezici bir çoğunlukla bu kesimleri, POLİTİKADAN DIŞLAMAK dâhil, YENİ BİR ANAYASA’YI onaylamıştır?
Nedenini, tahmin ediyorum, hepiniz biliyorsunuz:
…………………………………………………..”
Sayın BAŞBAKAN;
Ne yapmak istiyorsunuz?
Sizi, zorlayan mı vardı da; SİYASET YASAKLARINI Meclis’in gündemine getirip, iktidar çoğunluğunuzla, “Yasakların kaldırılması” için OY verdiniz?
Ve şimdi de niçin, YASAKLARIN DEVAMI için, halkın oy kullanmasını istiyorsunuz?
1977 seçimlerinde, sayın Erbakan’ın partisinden aday oldunuz ve seçilemediniz. 1979 ara seçimlerinden sonra azınlık Hükümeti kuran Sayın Demirel, Millî Selâmet Partili olmanıza bakmaksızın size, önemli bir görev verdi.
O zaman Erbakan’ın Partisine niçin katıldınız ve niçin Demirel’in verdiği görevi kabul ettiniz?
Şayet; 1997 seçimlerinde Milletvekili seçilseydiniz; şimdi, siz de YASAKLI olmayacak mıydınız?
Unutmayınız ki:
1982 Anayasası’ndaki geçici maddeler, Danışma Meclisi’nin ürünleri değildir.
Anayasa’ya sonradan, KONSEY tarafından ilâve edilmiştir. Oylama esnasında vatandaşlar, Geçici Maddelerden habersizdi. Çünkü; Anayasa, kamuoyunda tartışmaya açılmamıştır. Kaldı ki; 1982 Anayasası’nın oylanış biçimi de, karmakarışıktır. Bir “EVET”le;
Hem Anayasa kabul edilmiş,
Hem Cumhurbaşkanı seçilmiş,
Hem de, GEÇİCİ MADDELER, yürürlüğe konulmuştur.
Yani; günün şartları icabı, millet yanıltılmıştır. Yanıltılmasa bile, karanlıkta bırakılmıştır.
O günlerde; Anayasa’ya “HAYIR!” istikametinde oy verdireceği tahmin edilen etkili kişiler, birkaç gün evvelinden “GÖZALTINA” alınmışlardır. Meselâ; o günlerde gözaltına alınan kişileri, bugünkü Sakarya teşkilâtınız ve Sakarya halkı, gayet iyi bilmektedir.
Her zaman ve her yerde, “Her şeye, halk karar vermelidir. Halkın kabul ettiği her şey DEMOKRASİDİR” dediğinize ve buna inandığınızı belirttiğinize göre; 1982 Anayasası’nda yapılacak değişiklikleri ( Seçmen yaşının düşürülmesi, Milletvekili sayısının artırılması, 175.ci maddenin değiştirilmesi), niçin bir PAKET halinde HALKOYUNA sunmadınız?
Bu halk oylaması, verdiğiniz ilânda belirttiğiniz kişilerden herhangi birisini, iktidara getirecek değildir. Veya sizi, iktidardan düşürecek değildir. Nasıl olsa bir seçim yapılacaktır. Eğer ülkeyi idarede başarılı kabul ediliyorsanız, kendinizden emin iseniz, tekrar iktidara gelememe endişesini taşımıyorsanız; siyaset yasaklarının devamını, niçin istiyorsunuz? Yoksa; millete güvenmiyor da, yasaklardan medet mi umuyorsunuz?
Doğrusu; bu davranışınızı kabullenmek ve yadırgamamak mümkün değildir. Her zaman ve her yerde demokrasiden bahseden siz; kendi hevesinize, keyfinize ve hedefinize uygun bir demokrasi arayışına mı girdiniz? Yoksa; CAH HISINIZ (Makam, mevki) mı galip geldi?
Gerçek demokrasiyi arayan bir vatandaş olarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ederek, yanlış yaptığınızı belirtmek ve hatırlatmak istedim.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
Adapazarı
Tel:11528
31 Aralık 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder