19 Aralık 2009 Cumartesi

Çıkarcı medya, demokrasinin katilidir.

Sayın Mustafa ERDOĞAN
Star Gazetesi Yazarı
İstanbul 19 Aralık 2009

Sayın ERDOĞAN;

19 Aralık 2009 tarihli ve “Medyanın demokrasiyle sorunu” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın bir bölümünde;


“Medyanın demokrasiyle ilgili sorunu, elbette, seçilmiş hükümetlere “muhalif” medya gruplarının “Devletçi insiyakı” veya “militarizm sevgisi”nden ibaret değil. Sorunun bir yanı da, “demokrasi adına” hükümet sözcüsüymüş gibi yayın yapan gazetelerle ilgili. Oysa, demokrasiden yana olmak, demokratik yoldan göreve gelmiş hükümetlerin her yaptığında bir “hikmet” keşfetmeyi gerektirmez.” ifadelerini kullanmışsınız.


Bu ifadelerinize, sağlıklı bir aklın sahibi herkes katılır. Zîra; ülkemizde, her iki grubu da temsil eden medya grupları vardır ve birbirleriyle kıyasıya bir mücadele halindedirler. Bu durum karşısında, her “akıllıyım” diyen ve “vatanî bir gerekçeye ve hizmet arzusuna” dayanan kişiler, evvelâ, demokrasimizi sorgulamak zorundadırlar.


Evet; bugüne kadar insan zekâsının bulabildiği en iyi idare tarzı, demokrasidir. Çünkü demokrasi, insanların hür iradelerine dayanan bir sistemdir. Bu duruma göre; bilen ve düşünmesini bilen herkes, şu soruyu sormak zorundadır:


Ülkemizde, 29 yıldan beri hüküm süren ve halkı sistemin dışına iterek, ikinci seçmen konumuna düşüren ve de siyasî parti liderlerini, seçilmiş diktatörler konumuna getiren azıcık ve göstermelik demokrasinin, hakikî bir demokrasiyle ilgisi var mıdır?


Hür Parlâmento,
Hür ve serbest seçim,
Bağımsız yargı,
Hür ve serbest medya,
Hür üniversite, gerçek bir demokrasinin şartıdır ve olmazsa, olmazıdır.


Teferruata girmeden size sormak zorundayım:


Gerçek bir demokrasinin bu şartları, bizim ülkemizde var mıdır?


Bu hususta halk, ne derecede bilgilendirilmiş ve aydınlatılmıştır?


En önemlisi; “demokrasi sözcüğünü” dillerinden düşürmeyen aydınlarımız, akademisyenlerimiz, yazar ve çizerlerimiz ve de siyaset adamlarımız, gerçek bir demokrasinin kurulması, yaşatılması ve Türkiye’nin tam anlamıyla hür ve demokrat bir ülke haline getirilmesi için, ne yapmışlardır?


Demokrasi, aslında bir fazilet rejimidir. Zîra; her fazilet, kendisi ile saf tutanların arasında bir yakınlık, bir dostluk meydana getirir. Fazilet de, idare edenlerin adâleti sağlamalarıyla hâkim kılınır. Bugün ülkemizde; “demokrasi” diye feryat edenler, bu gerçeği görerek ve kabullenerek, halkı aydınlatıyorlar mı? Bu hususta toplumu bilinçlendirmek için bir gayret sarf ediyorlar mı?


Sayın ERDOĞAN;


Bilgisiz adam, anlamadığına tapar ve kula, kul olmayı kabullenir. Tarihen sabittir ki; bütün diktatörlükler, bütün zorbalıklar ve bütün keyfî ve baskıcı idareler, toplumların bu zaafları üzerine kurulmuştur. Hürriyetlerin, adâletle sınırlandırılmadığı sahalarda, demokrasi adı altında acı esaretlerin kurulduğu görülmemiş ve bilinmeyen bir husus değildir. Bu bakımdan yazınızın bir bölümünde söylediğiniz;


“Açıktır ki, hükümetlerin yaptığı doğru işleri destekleme, bu konuda hakşinas davranma saiki, bir gazete veya televizyonun kendisini, görevdeki hükümetle özdeşleştirmesini haklı göstermez. Kendi yayın çizgisini hükümet politikalarının seyrine göre ayarlayan bir medya organının sık, sık tutarsızlığa düşmesi de, kaçınılmazdır ve bu durum da, herkes tarafından kolaylıkla fark edilebilir.

Belirtmek gerekir ki, bu tür bir gazeteciliğin sorunu, sadece ahlâki değildir. “Militarizm sevgisi”yl malul olanlar kadar olmasa da, bu gibi medya organları da, bazen demokratik rejime zarar verebilirler. Bu zararların en tipik olanı da, hükümete angaje bir gazeteciliğin, seçilmiş iktidarların muhtemel otokratik eğilimlerini görme yeteneklerini zayıflatması veya büsbütün köreltmesidir. “ bu sözleriniz doğrudur.


Zîra; bahsettiğiniz bu hususlar, ülkemizde maalesef, ümit kırıcı bir şekilde yaygındır. Ve maalesef, gerçek bir demokrasinin hem varoluş sebebi ve teminatı olması gereken medyamız; yandaş medya, cemaat medyası, muhalif medya şeklinde bölünerek, bir kaos ve kargaşa ortamı yaratmıştır. Bu durum;


Baştakilerin yolsuzluklarına hesap sormayan bir sistemin oluşmasına ve yaşatılmasına sebep olmuştur. Ortaya, anti militarizm ve darbeci kavramları atılarak, halkın gerçeklerden uzaklaşmasını ve idare edenleri sorgulamamasını sağlanmıştır.


Bu sayede; Türkiye’nin meseleleri, açmazları, zorlukları ve hedefleri gündemden düşürülmüş ve halk, çaresiz bırakılmıştır. Hayalet taşlayanlar ve gölge avına çıkanlar, kendi saltanatlarının ve ihtiraslarının devamını sağlamak için, Türkiye’yi zora sokmuşlardır.


Bu bakımdan, söylemek istediklerinizi açık bir şekilde söyleyerek, üzerinize düşen görevleri, eksiksiz bir şekilde yerine getirmek zorundasınız. Aksi halde, tarih huzurunda sorumlu duruma düşersiniz.


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: