Sayın Mümtaz’er TÜRKÖNE
Zaman Gazetesi Yazarı
İstanbul 4 Aralık 2009
Sayın TÜRKÖNE
4 Aralık 2009 tarihli ve “Millî güvenliğimiz ne durumda?” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınıza;
“Türk Silahlı Kuvvetleri çatısı altında planlandığı veya icra edildiği iddia edilen suçlar peş peşe yargıya intikal ediyor. İddialar ciddi. Cinayetler, hatta katliamlar, masum insanlara yönelik komplolar, sahtekârlıklar peş peşe üzerinde asker üniforması bulunan kişilere "atılı suç" olarak duruyor.” ifadelerini kullanarak, her zaman yaptığınız gibi; Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef almışsınız ve iddiaları, kesin bir hükümmüş gibi kabullenmişsiniz.
İç ve dış odakların husumetlerine maruz kalan Türkiye, siyaseten ve iktisaden gerçekten zordadır. Bulunduğumuz coğrafyanın önemi ve özellikleri sebebiyle ülkemizde meydana getirilen bütün huzursuzluklar, anarşi ve terör ve hattâ, iktisadî bozukluklar, dış kaynaklıdır. Siyasî tarihimizi iyi bilenler, tarihimizin her döneminde bu gerçeği görürler. Zîra;
ABD, bu bölgede; KENDİ KENDİNE YETERLİ ve başkalarına MUHTAÇ OLMAKTAN KURTULMUŞ; dünya üzerinde kurulacak her masaya EŞİT AĞIRLIKTA oturmasını başaran; hedef kovalayan ve her hedefi gerçekleştirdikten sonra YENİ HEDEFLERE yönelen; İÇ VE DIŞ GAİLELERDEN arınmış, HUZURLU, MUTLU ve REFAH içersinde yüzen bir BÜYÜK TÜRKİYE istemez. Onun, gerçek hedefi bellidir. ABD, bu bölgede;
Kendi kendine yetersiz ve dâimâ başkalarına muhtaç; “OTUR!” denilen yerde OTURAN ve “KALK!” denilen yerde KALKAN; İç ve dış GAİLELERLE BOĞUŞAN ve gerçek HEDEFLERİNDEN uzaklaşan HUZURSUZ, MUTSUZ ve REFAHTAN uzak bir ZAYIF TÜRKİYE ister.
Bu gerçeği göremeyenler, anlayamayanlar; görüp de, anlayıp da, açık bir şekilde kamuoyuna duyurmayanlar; ya maksatlıdırlar veya gaflet içindedirler. Halk, huzursuzluk çıkartmanın, Türkiye’yi zora sokmanın başkalarının elinde olduğunu iyi bilirse; olayları, sabırla, soğukkanlılıkla ve isabetle değerlendirerek, ona göre tavır koyar. Gerçek durum bellidir ve hiç kimse ifade etmekten çekinmemelidir:
Bugün Türkiye’nin iktisadî hâkimiyeti yabancıların elindedir ve bu yüzden de Türkiye, taviz veren bir ülke konumundadır. “Sıcak para” akışı durduğu takdirde; Türkiye, borçlarını çeviremeyecek duruma düşecek ve bütün iktisadî dengelerimiz bozulacaktır. Halkın çok büyük bir kesimi, sıkıntıdadır ve ağır bir borç yükü altındadır. Muhtemel bir krizde ise, daha da perişan bir duruma düşecektir.
İç siyasetimiz de, zordadır. PKK, açık bir şekilde ve DTP’nin desteğinde, bütün yurt sathında, icabında Türkiye’yi karıştıracak ve halkı birbirine düşürecek provokasyonlar meydana getirerek, âdetâ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne meydan okumaktadır.
Her ne sebeple olursa olsun, bu konulara hiç değinmeyen siz; henüz daha iddia safhasında ve yargıya intikal etmiş ve de yargı kararları ile kesinleşmemiş konularda, hiç ara vermeden Türk Silâhlı Kuvvetlerini yıpratmaya ve tahrik etmeye matuf yazıları, niçin ve hangi maksatla yapmaktasınız? PKK’nın ve DTP’nin faaliyetleri, devleti, rejimi ve Türk milletini hedef alan faaliyetler değil midir? Bu gerçeklere hiç temas etmeyişinizin sebebi; Feraset ve basiretinizin eksikliği midir? Yoksa; bu yüce millete husumet besleyen muhbirlerin, cahillerin, sefalet yolunu açmak isteyenlerin tuzağına mı düştünüz?
Sayın TÜRKÖNE;
Bu yüce millet, hiçbir zaman faşizan bir karakterin sahibi olmamıştır ve tevazu ve hoşgörü elbisesini çıkarmamıştır. Türkiye’nin gerçek sıkıntısı, Devletin kurumlarından değil, siyasetteki çarpıklıktan kaynaklanmaktadır. 1980 öncesi, rol aldıkları provokatif faaliyetleri ve meydana getirdikleri anarşi ve terör olayları sebebiyle Türkiye’yi karıştırıp zora sokanlar; bugün, “demokrasi, halk iradesi” ipine sarılarak; halkı dışlayarak sistemin dışına iten ve siyasî parti liderlerini “seçilmiş diktatörler” konumuna getiren azıcık ve göstermelik ve de çarpık demokrasimizi, asla ve asla sorgulamamışlardır. Ayrıca; cemaat adı altında oluşturulan ve niyetleri, hedefleri ve yöneticileri kamuoyunca iyi bilinmeyen oluşumların yarattıkları tefrikaları, insanları “bizden olanlar ve olmayanlar” şeklinde tasnife tabî tutmalarını, görmezden gelmişlerdir. Profosör ünvanlı sizin de, bu kervana katılışınızı, ülkenin ve milletin geleceği açısında üzülerek gözlemliyorum.
Bu ülkenin hür olan her vatandaşının görüş bildirmeye, eleştiri yapmaya ve fikir beyan etmeye hakkı vardır ve herkes de bu hakkını kullanarak, vatandaşlık görevini yerine getirmelidir. Ama; hak kullanırken ve vatandaşlık görevleri yerine getirirken; bu ülkenin ve bu milletin istikbalini düşünen herkes, objektif olmak zorundadır. Sorunlar, hislerin tahtında değil; aklın, mantığın ve ilmin tahtında dile getirilmeli, eleştirilmeli ve konuşulmalıdır. Aksi halde; hisler galip gelirse, akıl ve ilim yenik düşer.
Bu ölçülere göre düşünecek olursak; KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNİN ihmâl edildiği ve icabına uyulmadığı ülkemizde; devletimizin en sağlam ve tutarlı kurumu olan ve milletin gözbebeği konumunda bulunan TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ’Nİ hedef alan yazılarınızı ve tavrınızı onaylamak, doğru bulmak mümkün olamaz. Bu tavrınızın, size bir fayda sağlamayacağı gibi; ülkemize, milletimize ve birlik ve beraberliğimize zarar verecektir.
Yazdınız, Ben de cevap verdim. Cevabınızı bekliyorum.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
4 Aralık 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder