20 Aralık 2009 Pazar

Devleti televizyonu, parti televizyonu haline gelmiştir.

Sayın Derya Sazak,
Sayın Fehmi Koru,
Sayın Mustafa Erdoğan,
Sayın Fuat Keyman.
Politik Açılım Programı TRT-1 Televizyonu.
İstanbul 20 Aralık 2009


Başkalarının yarattığı “Kürt sorununu” konuşurken, yorumlarken dikkatli olmak zorundasınız. Zîra; başkalarının “Kürt Bölgesi” olarak adlandırdıkları bölgelerde dahî, halkın “ayrılıkçı” bir hareketin içinde olmadığı bilinmektedir.

Bölücü bir hareketin kukla lideri konumundaki Abdullah Öcalan’ın talimat, istek ve yönlendirmelerine göre şekillendirilecek çözüm arayışları, Türkiye’yi, daha da zora sokacaktır.

Türkiye’nin bir numaralı gündemi haline getirilen bu sorun, Türkiye’nin diğer sorunlarını ve gerçek hedeflerini unutturmuştur. Bu durum, iddiasını kaybeden bir Türkiye yapısı oluşturmuştur.

Dikkat edilirse; önceleri Kürt açılımı, sonraları demokratik açılım, şimdi de millî birlik Projesi olarak ortaya atılan açılım hakkında iktidar partisi, ortaya tutarlı bir program koymamıştır. Yani; neyin tartışıldığı ve nelerin yapılacağı, belli değildir. Bu belirsizlik, PKK’nın tehdidi altında bulunan bölge halkını da çaresiz bırakmış ve devlete olan güvenlerini sarsmıştır.

Silâha başvuran PKK’dır. PKK, silâh bırakmaya niyetli olmadığına göre; sizler, “silâhlar bırakılsın.” ifadelerini kullanırken, hangi fikre ve kimlere yardımcı olduğunuzun farkında mısınız? Türkiye’de, sanki etnik kökene göre bir ayırımcılık yapılıyormuş gibi “herkese eşit vatandaşlık hakkı verilmelidir.” derken, neyi hedeflemektesiniz?

Kapatılan DTP’nin milletvekilleri, önceden kurulmuş Barış ve Demokrasi Partisi’ne katılırlarken, Ahmet Türk’ün “Halkımızın istekleri ve liderimiz sayın Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda faaliyetlerimize TBMM çatısı altında devam etme kararı aldık” ifadeleri, bilinmeyen açılımın hedeflerini belirtmek için, yeterli değil midir?

O halde; sizler, neyi ve niçin tartışıyor ve yorum yapıyorsunuz? “Yaratılan Kürt sorununun” başkalarının projesi olduğunu, açık bir şekilde niçin itiraf edemiyorsunuz?

Ekonomik sıkıntı, Türkiye’nin her yeri için söz konusudur. Türkiye, ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir ve başkalarına muhtaç haldedir. Turgut Özal zamanında başlatılan plânsız, programsız ve hedefleri belirsiz özelleştirmeler sebebiyle, Başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimiz, altyapı tesislerimiz ve perakende ticaretimiz yabancıların eline geçmiştir. Tütün, şeker ve mısır ekimi için kontenjan belirlenmiştir. Tarım ve hayvancılığımız çökertildiği için Türkiye, gıda maddeleri ithal eden bir ülke haline getirilmiştir. Hem tüketicilerin ve hem de üreticilerin şemsiyesi durumundaki KİTLER, BİRLİKLER tasfiye edilmiş veya işlevsiz hale getirilmiştir. Sigara fabrikaları, kıyılmış tütün ithal ederek yabancı ülkelerin çitçilerini desteklemektedirler. Tatlandırıcı üreten fabrikalar, ithal mısır nişastası ile çalışmaktadırlar. Deri ve tekstil sanayimiz, ağırlıklı olarak ithal deri, ithal pamuk, ithal yünle çalışmaktadırlar.

Bu denli yanlış iktisadî ve para politikalarıyla işsizliğin, çaresizliğin ve fukaralığın yaygınlaşması normal değil midir?

Sizler; bu konuları konuşacağınıza; acaba niçin, başkalarının yarattığı, desteklediği ve tahrik ettiği Kürt sorununa odaklandınız? Gayeniz ve hedefiniz nedir?

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: