16 Aralık 2009 Çarşamba

Hayalet Avcıları

Sayın Hasan CEMÂL
Milliyet Gazetesi Yazarı
İstanbul 16 Aralık 2009

Sayın CEMÂL;

16 Aralık 2009 tarihli ve “Evet, inadına demokrasi, inadına açılım” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Böyle bir başlığı niçin attığınızı pek anlayamadım. Sebebine gelince:

Kusurları, eksiklikleri olsa da, Türkiye’de demokrasi yok mudur? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, siyasette, ticarette, seyahatte, yerleşimde, bürokraside ve memuriyette, etnik kimliğe göre bir ayırımcılık mı yapıyor?

“İnadına Açılım”dan kastınız nedir? Halkın bilmediği, bilgilendirilmediği Açılım hakkında bildiklerinizi, kamuoyu ile niçin paylaşmıyorsunuz?

Tezatlarla dolu yazınızın bir bölümünde;

‘Derin PKK’ var mı, ‘kendi inisyatifi’yle kanlı pusulara karar verebilen?.. Bilemiyorum. Ancak, Öcalan’la Kandil’in bilmesi gereken bir nokta var. Eğer bundan sonra dağlarla büyük şehirler hareketlenirse, akacak kan ve gözyaşı, bu kez Öcalan’la Kandil’i de Kürtlerin nezdinde, Kürt kamuoyunda eminim zora sokacak, zamanla tecrit edecek, etkilerini kıracaktır.” ifadelerini kullanmışsınız.

Bu ifadelerinizde en dikkat çekici husus; “Derin PKK var mı, kendi inisiyatifi’yle pusulara karar verebilen? Bilemiyorum.” şeklindeki ifadenizdir. Zîra;

Otuz yıldan beri Kürt meselesini kaşıyan ve bıkmadan, usanmadan dağlarda dolaşarak PKK’nın lider kadrolarıyla görüşmeler ve söyleşiler yapan sizin; “DERİN PKK’NIN” var olduğunu bilmemeniz mümkün müdür? Herhalde; bölgede dehşet saçarak, Türk-Kürt ayırımı yapmaksızın yediden, yetmişe, gözünü kırpmadan herkesi katlederek, bölge halkını korkutan ve baskı altına alan PKK’nın, DIŞ BAĞLANTILARININ olduğunu, inkâra kalkışmazsınız.

Üstü kapalı ifadelerle kavram kargaşası yaratacağınıza; “Derin PKK’nın varlığını” ve bu derin PKK’nın, bölgemizde hedefleri, çıkarları ve projeleri olan ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kullanıldığını, açık ve herkesin anlayacağı bir şekilde söyleseniz, günaha mı girersiniz ve ne kaybederseniz? Bu hususta Öcalan ve Kandil’i uyarsanız, daha isabetli bir iş yapmış olmaz mısınız? Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek ve bir Türk-Kürt çatışmasının çıkmasını sağlamak için çalışanların, Öcalan ve Kandil’e acıyacaklarını mı zannediyorsunuz?

Yazınızın bir bölümünde, duygu sömürüsü yaparak, şu ifadeleri kullanmışsınız:

“Çare dağa çıkmak değil, dağdan inmektir. Çare, Kürt gençlerini dağa çağırmak değil, dağdan inişin yollarını döşemektir. Anaların beklediği budur. Silah ve şiddet çıkmaz sokaktır. “Apo’cu gençleri” savaş değil, barış yolunda seferber etmektir çare... Siyasal iktidar ‘demokratik açılım’ derken, siyaset meydanını terkedip barış değil, savaş çağrıları yapmak, Kürt gençlerine de, Kürt analarına da, bütün Kürtlere de, Türklere de iyilik değil, kötülüktür.”

Bu ifadeleri kullanırken; sanki Kürt gençlerinin daha çıkmasını, PKK, DTP ve APO’dan başka isteyenler varmış gibi bir kanaat oluşturmayı hedefler bir görüntü vermeye çalışmışsınız. Belli ki; yıllardan beri kaşıdığınız Kürt sorunu adındaki yapmacık sorunun, Türkiye’nin gündeminden düşmesini istemiyorsunuz. Sanki, siyaset meydanı Kürt kökenli vatandaşlarımıza kapalı imiş gibi; “Apo’cu gençler” kavramını, zihinlere yerleştirmek için çırpınmaktasınız.

Sayın CEMÂL;

Bahçeşehir Üniversitesi’nin, PKK’nın ve DTP’nin Kürdistan dediği bölgede 3000 bin hane halkı ile yaptığı araştırmada; bölgede yaşayanların yüzde 79’u, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını “VAZGEÇİLMEZ” olarak kabullendiğini, açık bir şekilde belirtmişlerdir. Yine bu araştırmaya göre; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayanların ancak yüzde 23,5’i, DTP’nin, bütün Kürt halkını temsil ettiğini beyan etmiştir. Ankete katılanların yüzde 94’4’ü, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, benim için önemlidir.” demiştir. Yüzde 76’i, etnik ayrımcılığa maruz kalmadığını; yüzde 92’9’u, İstiklâl Marşı’nın kendisi için önemli olduğunu; yüzde 93’ü, Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’nın kendisi için kutsal olduğunu; yüzde 94’ü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünün kendisi için önemli olduğunu beyan etmiştir. Bunun anlamı, gayet açıktır:

Yıllardan beri pompalanan etnik ayrılıkçılığa, DTP’nin ırka dayalı milliyetçi siyasetine, PKK’nın baskıcı, tehdit edici ve yıldırıcı baskılarına rağmen; Bölgemizde hedefleri, plânları ve projeleri olan DIŞ ÜLKELER, dâhildeki müttefiklerine rağmen; Ayrılıkçı bir hareket başlatamamışlardır. Şimdi ise; bütün gayretlerini, DERİN PKK ve DERİN DTP’yi kullanarak, halkı huzursuz edici, korkutucu, yıldırıcı ve bir birine düşürücü tertip, kaos ve provokasyonlara yoğunlaştırmışlardır.

Eğer siz; bu gerçekleri dile getirerek halkı bilgilendirme, aydınlatma ve doğru istikamete sevk etme yolunu seçerseniz ve hayâlet taşlamaktan vazgeçerseniz; Türkiye’ye de, Türk milletine de, İmralı sakini Apo’ya da, Barzani ve Talabani’ye taşeronluk yapan DTP’ye de, iyilik etmiş olursunuz ve bu aşılmaz gibi görünen yapmacık sorunu, Türkiye’nin gündeminden düşürürsünüz.

Eğer gerçekten Türkiye’nin, tam anlamıyla HÜR VE DEMOKRAT BİR ÜLKE HALİNE GELMESİNİ arzu ediyorsanız; halkı sistemin dışına iterek, ikinci seçmen durumuna düşüren ve siyasî parti liderlerini, seçilmiş diktatörler konumuna getiren; çarpık, göstermelik ve azıcık demokrasimizin düzeltilmesi için mücadele vermelisiniz. Bilinmelidir ki; halk, sistemin içine çekilmediği sürece; Türkiye’nin, tam anlamıyla Hür ve demokrat bir ülke olması mümkün değildir. Zîra; lider diktatörlüğüne dayalı olan bu sistem; Kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmış ve Devlet Çarkının ahengini, bir daha düzeltilemeyecek derecede bozmuştur.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: