25 Eylül 2008 Perşembe

AVRUPA BİRLİĞİ VE DEMOKRASİ

Sayın Mehmet Ali Birand
Posta Gazetesi Yazarı

Sayın Birand;
10 Nisan 2008 tarihli ve "AB'ın mesajı: Daha fazla demokrasi" başlığını taşıyan yazınızı ıkudum.
Merak ediyorum:
Daha fazla demokrasiden kastınız, Türkiye hakkında kötü emel besleyen Batı emperyalizmin KÜSTALIĞI mıdır? Yoksa Hürriyet Gazetesi'nin Salı günkü ekinde Doğu ve Güneydoğu'muzu haritamızdan silen haritanın gerçekleşmesi midir?
Bir hususu daha merak ediyorum:
Her gittiğiniz yerde Türkiye'de demokrasi olmadığını mı söylüyorsunuz ki; global sermayeye hizmet eden bu zavallılar, Türkiye'ye karşı bu kadar küstahlaşıyorlar?
Her gelişinde ve her fırsatta Güneydoğu'daki Kürt vatandaşlarının siyasal haklarının tanınmasından söz eden Barroso, TBMM kürsüsünden hitap ederek, "Türk halkının reformlara ihtiyacı var. Dört gözle beklediğimiz reformları teşvik etmek, cesaretlendirmek için buradayız." demiştir. Ama; bu reformların ne olduğunu söylememiştir. Aynı saatlerde IMF başkanı da Amerika'dan seslenerek, "Türkiye'nin Sosyal Güvenlik Reformunu başarıyla tamamlayacağından eminiz, arkanızdayız." demiştir. Ama; bu reformun neleri kapsadığını belirtmemiştir. Acaba bu reform arzu ve dayatması, nüfusu yüksek olan Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin global sermayeye açılması isteği midir? Barroso'nun ısrarla ve daima dayattığı reformlar, Türkiye'nin bölünmesi için midir?
Sayın Birand;
Hiç şüphesiz, kaynağını bilmesek de çok etkili ve şöhretli bir kişisiniz..Bilerek veya bilmeyerek herkesin müşterek kanaati de, dışarda sözünüzün geçtiğidir. Tabii ki, ben hariç!
Yetişme tarzınız, bağlantılarınız ve faaliyetleriniz sebebiyle Türkiye'de ve dünyada olup bitenleri gayet iyi takip eden; Türkiye'nin maruz kaldığı iç ve dış husumetlerin mihraklarını ve neyi hedeflediklerini iyi bilen bir kişi olduğunuza inanmaktayım. Ama; bu yeteneklerinizi, Türkiye'nin hayrı için kullanmadığınıza da inanmaktayım. Kafamda şekillenen "NİÇİN?" sorusunun cevabını da bulamamaktayım.
Ben de 50 yıldan beri Türkiye meselelerini çok iyi ve dikkatli biçimde izlemekteyim. Bulunduğumuz coğrafya sebebiyle maruz kaldığımız olayları, iç ve dış mihrakların hedeflerine göre değerlendiriyorum. Kanaatim de, şudur:
Türkiye, Batı ülkelerinden daha fazla hür ve serbest bir ülkedir. Kısıntı, yine şablonunu başkalarını çizdiği göstermelik bir demokrasisindedir. Sizler gibi dehalar, bu hususta halkı, yeteri kadar aydınlatmadıkları için "Sarardığı zaman sulanan, yeşerdiği zaman budanan" bir demokrasiye mahkum olduğumuz, bilinen bir gerçektir. Her zeminde reform çağrıları yapan Batı bülbülleri; acaba, siyasi parti liderlerini "Seçilmiş diktatör konumuna getiren ve halkı dışlayan" Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında neden hiç reform isteklerinde bulunmuyorlar?
Her zeminde siz dahil herkes, yüzde 46.7 oy oranını demokrasinin icabı olarak algıladıkları halde; alınan bu oyların, hangi zeminde ve neye karşılık olduğunu, acaba, niçin dile getirmiyorla? Bu oyların ne kadarı erzak, ekmek, burs, belediye ve devlet kaynakları, tarikat, cemaat, dini vakıf, ağa ve şeyhler karşılığıdır? Tabii devlete borç vererek büyüyen büyük sermaye sahiplerini unutmuş değilim. Batıda bir Parti, devletin imkanlarını siyasi amaçla kullansa; Acaba, nasıl bir tepkiyle karşılanır?
Siz de merak etmez misiniz?
Yoksa Emperyalist Batı, her zaman olduğu gibi Türkiye'yi bir askeri müdahaleye mi, zorlamaktadır? Türkiye'de, bir askeri darbe olsun da, iç çatışma çıksın beklentisi içinde midirler?
Doğu ve Güneydoğu'da halkın maruz kaldığı baskının, feodal yapı sebebiyle ağalardan, şeyhlerden, aşiret reislerinden ve PKK'dan geldiğini; Devletin, asla ve asla baskı yapmadığını gayet iyi nildiğiniz halde, "Daha fazla demokrasiyi" kimden ve ne maksatla istiyorsunuz?
Sayın Birand;
Aynı yaşlarda olduğumuzu tahmin ediyorum. Hayatım boyunca millete ve üniter devlete sadık kalarak yaşadım. Kendi imkanlarımla Türkiye'nin her tarafını dolaştım. Adete bir antropolog gibi, sosyal yapımızı inceledim. Son yıllarda dışardan tahrik edilerek satın alınanlar dışında Türk-Kürt ayırımına hiçbir yerde rastlamadım. Ağır tahriklere rağmen bu birlik bozulmamıştır. PKK tahrik ve baskıları def edildiği takdirde, bu hususta Türkiye'nin bir sorunu olmayacaktır.
Bu gerçeği, sizin de gayet iyi bildiğinize inanmaktayım.
Acaba; faaliyet alanınızı bu doğrultuda geliştiremez misiniz? Kendinizi, bu yüce millete ve güçlü devlete borçlu hissetmiyor musunuz? Bulunduğunuz konum ve imkanlar sebebiyle rahat olabilirsiniz! Müstakbel nesillerin istikbali için bir şeyler yapmayı düşünmüyor musunuz? Hatır için işlenen günahların, en büyük günah olduğunu kabullenmeniz gerekmiyor mu?
Anadolu Selçuklu Devletinin ve Osmanlı İmparatorluğu'nun nasıl yıkıldığını merak edip araştırsanız; eminim ki, aramızda düşünce farkı kalmayacaktır.
Şimdilik, bu kadar.
Saygılarımla. 11 Nisan 2008

Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: