22 Eylül 2008 Pazartesi

FASA-FİSO



Sayın Güngör Mengi
Vatan Gazetesi Yazarı 22 Temmuz 2008


Sayın Mengi;

22 Temmuz 2008 tarihli ve "Fasa, fiso" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Kabul edilmelidir ki; 12 Eylül 1980'den itibaren ve bilhassa 1983'ten itibaren gerçek bir demokrasi yoktur; göstermelik ve azıcık bir demokrasi hüküm sürmektedir.
1983 Seçimleri yasaklı bir ortamda yapılmış ve sadece üç parti seçimlere katılabilmiştir. Kasım 1983 Seçimleri neticesinde iktidara gelen Özal, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında deüişiklikler yaparak halkı sistemin dışına iten ve siyasi parti liderlerini "Seçilmiş Diktatörler" konumuna getiren ve demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan çarpık bir model getirmiştir. Bu sebeple de Türkiye'de, bugüne kadar düzgün seçim yapılamamıştır. Baskın tarzındaki ve kısa süreye sıkıştırılan seçimler, göstermelik ve formaliteden ibaret kalmıştır. Hatta, "OY", bir kağıt parçası olarak algılanmıştır.
1982 Anayasası'nın kabulünden sonra tanzim edilen Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeseydi; Türkiye, bugünkü durumuna düşmez ve demokratik rejim, hatalarını, kendi dinamiği ile gidermesini başarırdı. Bugün de dünya üzerinde imrenilecek bir demokratik Türkiye olurdu.
AKP, daha önce ele geçirdiği belediyeler vasıtasıyla belediye imkanlarıyla iktidar olmuştur. İktidara geldikten sonra da Devletin gücünü siyasi amaçlı kullanmıştır, kullanmaktadır ve bundan sonra da kullanacaktır. Bunun yanında dini dernek ve cemaatlerin, vakıfkarın desteği de arkasındadır. Dini, siyasete alet etmesi ise, vazgeçilmezidir. Doğu ve Güneydoğu'da da, ıspatlanmasa da, Kuzey Irak'taki yönetimin desteği tamdır.
Ayrıca; gerçek bir demokrasinin hem varoluş sebebi ve hem de teminatı olan basın, yükümlü olduğu görevini yapmamaktadır. Büyük basın, rant ve paylaşımpeşindedir; küçük basın da baskı altındadır ve susturulmuştur. Varlıklı kesimin hedefi, paranın üstündeki yazıdır. Türkiye'nin geleceğiyle ilgilenen de yıktır. Bu sebeple de, baştakilerin yolsuzluklarına hesap sormayan veya hesap soramayan bir sistem oluşmuştur.

Bu şartlarda Türkiye'nin istikrar ve huzura kavuşması mümkün olabilir mi? Hür, adil ve eşit şartlarda yapılamayan ve hile, entrika ve gasp etme arzusuna dayalı seçimlerle Türkiye, gerçek anlamda bir demokrasi kurulabilir mi?
Basın, yükümlü olduğu görevini yerine getirmezse, halktan da bir şey beklememk lazımdır. Şevk ve heyecanını kaybetmiş; bıkmış, küstürülmüş ve muhtaç duruma düşürülmüş halk kitleleri, büyük düşünemez! Halk kitleleri, daima bir muharrike ve her kademede önder liderlere muhtaçtır. Bilgilendirilmediği takdirde, halkın sorgulamasını başarması, vücudu olmayan bir şeyin varlığına inanmak kadar gülünç olur. Bu, tarih boyunca var olan ve tarihin, hiçbir döneminde tekzip edilemeyen gerçektir.
Saygılarımla.
Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: