Sayın Cengiz Çandar
Referans Gazetesi Yazarı 24 Temmuz 2008
Sayın Çandar;
24 Temmuz 2008 tarihli ve "İdeolojik akrabalıklar: Ulusalcılık, İttihatçılık, Basçılık, Ergenokonculuk vs…"başlığını taşıyan yazınızı okudum.
23 Temmuz 2008 tarihli ve "TİT'ten Ergenekon'un "Kurşun askerleri"ne .." başlığını taşıyan yazınızı da okudum.
Üslubunuza, devletin önemli kurullarına yönelik sert ve yıpratıcı eleştirilerinize ,milli değerlerimizi reddeden tutum ve davranışlarınız ve de üniter yapımıza yönelik ayrılıkçı hareketleri değerlendiriş tarzınıza alışık olduğum için bu yazılarınız hakkında yorum yapmayacağım.
Bu mektubumda, merak ettiğim ve önemli gördüğüm hususları hakkında, birinci el olmanız hasebiyle sizden, açıklama bekleyeceğim. Şöyle ki;
1- 15 Temmuz 2008 tarihli ve "Suç aysberginin görünen kısmı" başlığını taşıyan yazınızın giriş bölümünde, "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, Hükümeti görev yapamaz hale getirmek, terör örgütü kurmak ve yönetmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak ve görev yapmasını engellemeye teşebbüs, patlayıcı madde bulundurmak, atmak ve bu suçlara azmettirmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek, askeri itaatsizliğe teşvik, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik…"ifadelerini kullanarak, hedef saptırmadaki ustalığınızı göstermişsiniz?
Henüz daha mahiyeti ve neticesinin ne olacağı bilinmeyen bir dava hakkındaki bu kesin kanaatinizin sebebi nedir?
2- 12 Temmuz 2008 tarihli ve ""Unutulmaz "Bağdat Seferi'nin"ardından…"başlığını taşıyan yazınızın bir bölümünde, Irak'ın Şii Cumhurbaşkanı yardımcısı Adil Abdülmehdi'yi tanıtırken; "Celal Talabani'nin Tayyip Erdoğan ve bizleri kabul ettiği küçük bir saray /Saddam Hüsyin'in eşi Sacide'nin eski evi) sayılabilecek Cumhurbaşkanlğı makamında, Adil Abdülmehdi ile öyle bir kucaklaştık ki, beni göstererek, çevresine "30 yıllık çok eski arkadaşım" deme gereğini duydu. 1970'lerin sonlarında, unutulmaz Beyrut günlerini birlikte yaşamıştık…"
Merak ettim: Beyrut'taki göreviniz neydi? Adil Abdülmehdi, Beyrut'ta ne yapıyordu? Abdülmehdi, bugün Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı olduğuna göre; bu makama atanmasında Beyrut günlerinin etkisi var mıdır? Siz de, hiçbir dönemde perde arkasında kalmadınız ve daima gündemde kaldınız Bu durumunuz, Beyrut günleriyle ilgili olabilir mi? Zira; doğruluğunu bilemem; ama, Filistin Kamplarında eğitim gördüğünüz, yaygın söylenti halindedir. Üstelik; Türkiye'yi sıkıntıya sokan ve başkaları tarafından yaratılan "Kürt sorunu" ile ilgili olarak, arabuluculuklar yaptığınız da bilinmektedir.
3- Sorularım belki sizi kızdırabilir. Ama, kızmamalısınız. Zira; Hasan Cemal'in kitabını okumasaydım, bu soruları sormak, aklıma dahi gelmezdi. İşte, Hasan Cemal'in, "Kimse kızmasın, kendimi yazdım" kitabından bir bölüm:
" 1970 baharıydı. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. "Faşistler, Mustafa Kuseyri'yi öldürdü!" Koşa koşa dergiye geldim. Adakale Sokak'taki DEVRİM bürosuna. Doğan Bey, her zamanki gibi kesif sigara dumanlı, küçük odasında çalışıyordu. Ağzının bir kenarında hiç eksik olmayan Samsun cigarasını tüttürürken:
"Bak Hasan" dedi, gözlüklerinin üstünden bakarak, "Kuseyri'yi, faşistler öldürmedi. Bir arkadaşı, kazayla vurmuş…"
Bir dolmuşa atlayıp Cebeci'ye, Siyasal Bilgiler'in yanındaki Basın-Yayın'a gittim. Dışarıda öğrenciler, "Kahrolsun faşistler!" diye, slogan atıyordu. Olay, akşam vakti olmuştu. Kuseyri, tabancayla Rus ruleti oynarken yakın arkadaşı, Nejat Arun tarafından kaza sonucu vurulmuştu. Nejat'ın kaçarken bıraktığı kanlı el izlerini silenler arasında, o zamanlar Doğu Perinçek'in "Beyaz" aydınlıkçı ya da, Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) saflarında yer alan CENGİZ ÇANDAR da vardı."
Sayın Çandar;
Hasan Cemal'in bu kitabını okumayanlar, 12 Mart 1971 Müdahalesinin nasıl meydana geldiğini; Devletin, sokağa kimler tarafından ve nasıl mağlup ettirildiği gerçeğini anlayamazlar ve bugünkü olaylara da, doğru bir teşhis koyamazlar. Kesin kanaatim şudur: 12 Mart 1971 sürecine giden ortamı, CIA, yani Amerika yaratmıştır. Sizler de o süreçte, önemli görevler üstlenmişsiniz.
Bugünlerde de önemli olaylar yaşanmaktadır. Sizler de, aklın kabul etmeyeceği tarzda yangına, benzin sıkmaktasınız. Bu davranışlarınızı demokrasiyle, milli iradeyle, iktidar savunmasıyla izah etmek mümkün değildir. Çünkü; odaklar, doğrudan doğruya Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef almışlardır. Sahneye konan veya konmak istenen oyun; Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak ve tahrik etmektir. Amaç ve hedefleri de, bir darbe ortamının hazırlanması olabilir. Sahnedeki usta ve tecrübeli oyuncuları görünce; ister istemez, bu ihtimal aklıma gelmektedir .Zira; ortalık, Türkiye'nin her tarafında cirit atan yabancı ajanlarla işbirliği yapan ve misyonları, kamuoyunca iyi bilinmeyen misyonerler, kolları sıvamışlardır.
Acaba, yanılıyor olabilir miyim?
Ustalığınızı kullanarak beni aydınlatırsanız, memnun olurum ve çok makbule geçer.
Saygılarımla. Hüsnü Akıncı
O216-4181726
21 Eylül 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder