27 Eylül 2008 Cumartesi

DEMOKRASİ - AŞ VE İŞ

Sayın Hasan Cemâl
Milliyet Gazetesi Yazarı 4 Nisan 2008


Sayın Cemâl;

4 Nisan 2008 tarihli ve "Demokrasi sorunu çözülmeden aş ve iş sorunu da çözülmez!" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Çok demokrat bir görüntü vermeye çalışıyorsunuz: ama, nasıl bir demokrasi aradığınızı, hiçbir zaman tarif etmiyorsunuz!
Sahi, nasıl bir demokrasi istiyorsunuz?
"OY"u, bir kağıt parçası addeden bir demokrasi mi arıyorsunuz?
Siyasi parti liderlerini, seçilmiş diktatör konumunda tutan bir demokrasiye mi âşıksınız?
Kuvvetler ayrılığı ilkesini rafa kaldırıp, Başbakanların emrine giren bir parlamentosu olan göstermelik bir demokrasinin muhafazasını mı arzu ediyorsunuz? (Bugün Parlamentoda yaşanan bir örnek: Neye parmak kaldırdıklarını anlayamayan iktidara mensup milletvekilleri, yanlışlıkla kendi önergelerini reddettiler. Dün, tütün alımları ile ilgili çarpık bir tasarıyı, gönülsüz olarak, hükümet istedi diye kanunlaştırdılar).
Meclis'te muhalefete ve kişisel olarak milletvekillerine yeteri kadar söz hakkı vermeyen bir demokrasiyi mi tercih ediyorsunuz?


Hukuk meselesine gelince:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, yürürlükteki kanunlara göre AKP hakkında dava açmıştır. Yani, görevini yapmıştır. Bunu, yargı darbesi olarak nitelemeye hakkınız var mıdır?
Hukukta, kanun değil, adâlet önemlidir. Eğer bir kanun beraberinde adâleti getirmiyorsa; bunun kabahati, yargının mıdır, Parlamento'nun mudur?


Seçimlere gelince:

Halkı sistemin dışına iten ve siyasi parti liderlerini seçilmiş diktatör konumuna getiren çarpık Seçim Kanununu bir tarafa bırakıyorum ve soruyorum:

AKP'nin 22 temmuz seçimlerinde aldığı yüzde 46.7 oranındaki oyun;
Ne kadarı, tarikat, cemâat, dinî dernek ve vakıf ve aşiret yönlendirmelerinindir?
Ne kadarı, AKP'li belediyelerin dağıttığı ekmek, erzak ve kömüründür?
Ne kadarı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'nındır?
Hazine yardımının dağıtımı adaletsizdir. Bu oy oranında Hazine yardımlarının payı ne kadardır?
Fütûrsuzca, kanunsuzca, korkusuzca ve hoyratça devlet imkanları da AKP lehine seçimlere iştirak ettirilmiştir. Bu oy oranında devletin payı ne kadardır?
Türban başta olmak üzere halkın dinî duyguları da istismar edilmiştir. Meydanlarda "Dindar bir Cumhurbaşkanı seçtirmediler" propagandası yapılmıştır. Bu asılsız propagandaların oy oranlarına etkisi ne kadardır?
Hazine arazilerini yağmalayıp gecekondu kuranların, vergi vermeyenlerin, su parası, elektrik parası ödemeyenlerin, oy oranlarındaki payı nedir?


Eğer varsa; kendi vicdanınıza şu soruyu sorunuz:

"Başta İstanbul olmak üzere AKP'li belediyelerin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının ve de devlet imknlarının, AKP teşkilatları vasıtasıyla AKP lehine seçimlere sokulmasaydı; acaba, 22 Temmuz seçimlerinde oy oranları ne olurdu?"

Sayın Cemal;

Ekonomideki bozukluğu, siyasî istikrarsızlığa bağlamanız yanlıştır. Bozukluk, iktidarın başarısızlığından kaynaklanmıştır. Piyasalardaki rant oyuncularının kayıp ve kazançları, ekonomi değildir. Ekonominin esas göstergesi, halkın refâhıdır. Halk fukaralaşmışsa, bunu sebebi, iktidarın icraatlarıdır. Gökdelenler, Alışveriş merkezleri, halkın ilgi alanı dışındadır. Halk, eline geçen para ile ilgilenir. Ülkemizde her kesimin ücretleri bellidir. Asgari geçim standardı da bellidir. Bu tablodan refah çıkıyorsa, sözlerimi geri almaya hazırım.


Sayın Cemal;

Bulunduğumuz coğrafyanın özelliği sebebiyle Türkiye'nin başı, derttedir. 28 yıldan beri de Türkiye'de askeri bir müdahale olmamıştır. Siyasete bir müdahale olmamıştır ve Parlamento açıktır. Buna rağmen her fırsatta askerleri, tenkit etmektesiniz. Siyasi iktidarların başarısızlığını askerlere mâl edişinizin sebebini gerçekten anlamak zordur. Ki; 12 Mart 1971'de ve 12 Eylül 1980'de askerlerin müdahaleye ne maksatla sürüklendiğini en iyi bilen bir kişisiniz. Hatta, müdâhale ortamının oluşması için görev de üstlenmiştiniz. Kaos ortamının yaratılması için binlerce kişi görev yapmıştır. Buna rağmen hâlâ, askerleri yıpratıcı yazılarınıza, ara vermeden devam etmektesiniz. Acaba, neden? Maziden gelen bir eziklik mi duyuyorsunuz? Öyle ya: Dedeniz Cemal Paşa, Osmanlı Devleti'nin batışına sebep olan gelişmelerde rol almıştır ve hatalarını da itiraf etmiştir. Ama; unutmayınız ki; İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nde başlangıçta yer alan ve fakat, hareketin yanlış olduğunu görerek ikinci kongresinde cemiyetten ayrılan ve İstiklâl Hareketini başlatarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına sebep olan Mustafa Kemâl Atatürk de bir askerdi.
Şimdi; durduk yerde 28 yıldan beri ülkeyi idare eden siyasi iktidarların başarısızlığını, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nde aramanızın bir anlamı olur mu? Hem de, Doğu ve Güneydoğu'da üniter yapımıza yönelik fevkalâde tehlikeli hareketler yaşanırken bu şekilde davranmanız, bizlerce bilinmeyen bir misyona hizmet ettiğiniz kanaatini hasıl eder ki; böyle bir kanaatin oluşmasından fevkalade üzüntü duyarım. Bu sebeple;
Asûde kalınca, kendi vücut ikliminizde bulunan; sesiz, sözsüz, bizsiz, sizsiz konuşan; "sus!" dendiği zaman da susmayan ve adına VİCDAN denilen manevi varlığınıza danışarak, yaptıklarınızın yanlış olduğunu anlamaya çalışınız! Ve ısrarla siyasi iktidarın yanlış yaptığını; Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarının değişmediği sürece ve de milletvekili dokunulmzlıklarına sınırlama getirilmedikçe; bu ülkeye, gerçek bir demokrasinin gelmeyeceğini, gelemeyeceğini yüksek sesle haykırınız. Maksadımı bir örnekle açıklayayım: ABD Başkanı, seçim zamanı, seçimle ilgili çalışmalarını ofisinden, devlete ait telefonlardan yürüttüğü için savcılık, başkan hakkında soruşturma açmıştır. Bill Clinton, Monika meselesinde yargı önüne çıkmıştır. Bize gelince; Başbakanımız, devletin her imkânını kullanarak, siyasi gaye ile partisinin her kademedeki kongrelerine katılmaktadır. Ki; 12 Eylül öncesinde hiçbir başbakan bu şekilde devranmamıştır. Katıldıkları bazı kongrelerde, devletin değil, partinin imkânlarını kullanmışlardır. Başbakan Erdoğan, hepimizin müştereği ve gurur vesilesi olan Çanakkale Şehitlerini anma gününü dahi, siyasi gösteriye dönüştürmüştür.
İnsaf ile düşününüz: Acaba, siyasi istikrarsızlığın sebebi, askerler ve yargı mıdır?
Saygılarımla.
Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: