22 Eylül 2008 Pazartesi

ENFLÂSYON- İKTİSAT VE AHLÂK

Sayın İsmail Küçükkaya
Akşam Gazetesi Yazarı 20 Ağustos 2008-

Sayın Küçükkaya;

20 Ağustos 2008 tarihli ve "Nur Vergin'in gözüyle AKP" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Evet; Türkiye, belki de gelecekte her şeyini kaybedecek büyük bir DEVRİM sürecinden geçmektedir.. Bu süreçte; milli benliğini, medeniyetlere örnek olan ahlâkını, zıt mizaçları bir mefkûre etrafında toplayan özelliğini ve üniter yapısını kaybedecek tarzda akibeti bilinmeyen bir meçhûle doğru hızla yol almaktadır. Zengininden fakirine; aliminden cahiline; siyasetçisinden geniş halk kitlelerine kadar herkesin kıymet verdiği değer ve hedef, paranın üstündeki yazı olmuştur.


Türkiye bu sürece birden bire girmemiştir. 12 Eylül 1980'den sonra, değişen yeni dünya düzeni aldatmacasını bilerek veya bilmeyerek slogan haline getiren ve ihtirasları galip siyaset ve devlet adamları, bu zemini hazırlamışlardır. Evvelâ Türkiye'nin ekonomik yapısı değiştirilmiş ve getirilen yeni modelde halk, enflasyon canavarına teslim edilmiştir. Çok uzun süren bu kronik enflasyon dönemi, halkın ahlâkını ve millî harsını (kültürünü), tanınmayacak derecede tahrip etmiştir. Öylesine ki; Milliyetçilik, suç; vatana ve millete hizmet etmek, aptallık olarak kabul edilmiştir. İktisat ilminin, her zaman ve her yerde geçerli kuralı bellidir:

İKTİSATTA UZUN SÜRELİ ve YÜKSEK ORANLI ENFLASYON, TOPLUMLARIN, BÜTÜN MANEVÎ ve MORAL DEĞERLERİNİ TAHRİP EDEN ÇOK KOLLU CANAVAR OLARAK TARİF EDİLİR.

Bu uzun süreç yaşanırken; hiç kimse, yine iktisadın temel kuralı olan "İKTİSADİYAT, AHLAKI MEYDANA GETİRMEZ; AHLAK, İKTİSADİYATI MEYDANA GETİRİR" gerçeğini düşünmemiştir. Tam aksine;
- İlim adamları, idare adamlarına uşaklık eder hale gelmiştir.
- Toplumun edepsizleri, hayırlılarına üstünlük sağlamıştır.
- Milletin fertleri de nerede "EVET!" ve nerede "HAYIR!" denileceğini bilemez duruma düşmüştür.

Kısacası; toplum, eski ahlâkını atmış, yerine yenisini de koyamadığı için bocalamaya başlamıştır. Ünlü sosyologlarımız da, bu yeni model oluşuma, isim aramaya başlamışlardır. Bu değişimin, toplumun geleceğini riske atacak menfi bir değişim olduğunu açık bir şekilde ifade edemedikleri için; ya liderleri veya siyasi heyetleri şişirme gayretine girmişlerdir. Tabii, bulunduğumuz coğrafyanın özellikleri sebebiyle, Türkiye'ye husumet besleyen dış odakların etki ve gayretlerini de görmezden gelmişlerdir.

Sayın Küçükkaya;

Bir milleti kendi benliğinden soymanın en kolay yolu; aç ve işsiz bırakarak, borçlandırmaktır. 28 yıl zarfında bu, başarılmıştır.

Bir ülke için en büyük tehlike; baştakilerin yolsuzluklarına hesap sormayan bir sistemin oluşturulmasıdır. Bu da başarılmıştır. Yolsuzlukların içinde bir damla mesabesindeki Şaban Dişli olayı dahi, toplum nezdinde tepki doğurmamıştır.

Bir millet; toplumu teşkil eden fertlerin tutum ve davranışlarına göre ya yükselir veya batar! Fertlerin müsbet seciyesi (iyi karekteri), toplumun menfi çirkinliklerine üstün gelirse; o millet, tarihe ve medeniyetlere damgasını vuracak derecede yükselir. Aksi olursa; o millet, zillete mahkûm olarak batar!

İşte; maruz kaldığımız değişimin, nasıl bir değişim olduğunu açıklamak ve halkı uyarmak, "Ülkemi ve milletimi seviyorum" diyen ve gelecek nesilleri düşünen her vatandaşın görevidir. Bu hususta medya ve gerçek siyaset ve devlet adamları görev üstlenip, gereğini yapmalıdırlar. Parti veya lider şişirmek, alternatifsizlik ilan etmek, hislerle hareket ederek aklı, mantığı ve ilmi yenik düşürmek; bu ülkeye ve millete karşı yapılabilecek en büyük kötülüktür. Her şeyden önce, demokrasimizin vasfı sorgulanmalıdır. Halkı dışlayan ve siyasî parti liderlerini "Seçilmiş Diktatörler" konumuna getiren bu çarpık ve göstermelik demokrasi, gerçek demokrasiye dönüştürülmelidir. Aksi halde; 1980'den sonra getirilmeye çalışılan yabancı, fevkalâde katı, bağnaz bir model, Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğini karatacaktır.


Saygılarımla. Ecz. Hüsnü Akıncı

Tel:0216-4181726
0532-4576956

Hiç yorum yok: