Sayın Mehmet Metiner
Bugün Gazetesi Yazarı 22 Eylül 2008
Sayın Metiner;
22 Eylül 2008 tarihli ve "Ne biat, ne Cihat" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Bu yazınız, maalesef, hayal kırıcı ve ümit yıkıcıdır. Sebebine gelince:
Yazdığınız köşe, tapulu malınız değildir ve toplumu yanlış bilgilendirmeye ve de yanlış yönlendirmeye hakkınız yoktur. Gelişen olayları, sempati ve antipati ölçüleri içinde değerlendirmek; Allah'ın bahşettiği İRADE ve HÜRRİYET sıfatlarını taşıyan insanların şanına yakışmaz! Yüce ve evrensel İslâm DİNİ'nin emri de budur. Büyük kitap Ku'an, hiç kimsenin ayrıcalığı olmadığını ve herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini, gayet açık olarak beyan etmiştir.
Eğer, herhangi bir kişiye veya zümreye ayrıcalık tanınırsa; sıradan insanlar suç veya hata işledikleri zaman hesaba çekilir ve cezalandırılırlarsa; buna mukabil hatırlı kişi ve zümreler suç işlediklerinde görmezden gelinir ve hatta himaye edilirlerse; adâlet devre dışı kalır ve her türlü keyfilik ve zulüm, milletlerin hayatını karartır. Bu gerçeğe istinaden Hz. Peygamberimiz, "Bir millet küfürle devam edebilir ve fakat zulümle asla devam edemez!" diye buyurmuşlardır.
Her ne kadar ülkemizde hüküm süren demokrasi göstermelik olsa da; halkı dışlayan ve siyasi parti liderlerini "Seçilmiş Diktatör" konumuna getiren bir sistem, millî iradenin tecellisi olarak kabul edilse de Türkiye, açık rejimle idare edilmektedir ve hiçbir olay gizli kalmaz. Çünkü; menfaatler çatıştığı zaman, en kuvvetli görünen dostluklar, bir anda azılı düşmanlığa dönüşüverir ve iki kişi arasındaki sırlar, ifşa ediliverir. İnsan karakterinin ULVÎ SIFATLARIYLA asla ve asla bağdaşmayan RANT KAVGASI, milletlerin hayatını daima karartmıştır. "Rantlar yükselirse, refah ortadan kalkar" gerçeğine göre huzursuz bir ortam, İLÂHÎ bir ceza olarak milletleri ezer ve devletleri güçsüz bırakır. İnanmayanlar, tarihin ibret levhaları ile dolu sayfalarına baksın!
Bugün gerçek olan ve bilinen husus şudur:
Bazıları ıspatlanmış ve bazıları henüz söylenti halinde olan usulsüzlük ve yolsuzluklar, toplumun içinde yaygın olarak konuşulmaktadır ve huzursuzluk yaratmaktadır. Bilhassa, imar rantlarına dayalı yolsuzluklar, her yerde ve her zaman en çok konuşulan yolsuzluklardır. Bu durum karşısında ANA KAİDELERE VE ANA BELGELERE göre İŞLEYEN BİR DEVLET, yolsuzlukların, usulsüzlükerin, ve kanunsuzlukların üzerine gitmek ve faillerini, adâlet ölçüleri içinde cezalandırmak zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde SOSYAL HUKUK DEVLETİ'den bahsetmek, mümkün değildir. Yandaş veya hatırlı korumak, zorba idarelerin ve Parti DEVLETİ haline getirilmiş devletlerin belirgin özellikleridir.
Sayın Metiner;
Basın, bugünkü tabiriyle medya; gerçek bir demokrasinin hem var oluş sebebidir ve hem de teminatıdır. Ne yazık ki ülkemizde, uzun yıllardan beri bu yüce görevini idrak eden ve icabını yerine getiren bir basınımız veya medyamız olmamıştır. Büyük tabir edilen medyamız alabildiğine rant kavgası peşindedir; küçük tabir edilen medyamız da baskı altına alınarak susturulmuştur. İktidar yanlısı veya karşıtı olarak sınıflandırılan ve bu ayırıma göre değerlendirilen bir medya ile gerçek bir demokrasiye kavuşmamız da, hayaldir ve hatta imkânsızdır. Çünkü; böyle bir ortamda rant peşinde koşanlarla, hatır için günah işleyenler, aynı hedefe kilitlenirler.
İşte, basın mensupları olarak sizlere düşen görev; olayları, hislerden azâde aklın, mantığın ve ilmin tahtında değerlendirerek, kamuoyunu, doğrular istikametinde bilgilendirmektir Zira; iktidarlar geçicidir ve fakat DEVLET, bakîdir. Gerçek anlamda dindar olan bir insan, kamunun ve devletin haklarını korumak zorundadır. Bu görevi yapmayanların İslâm defterinden kayıtları silinir.
Saygılarımla.
0532-4576956 Ecz. Hüsnü Akıncı
-- Hüsnü Akıncı 0 532 457 6956 http://akincidan.blogspot.com/
22 Eylül 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder