22 Eylül 2008 Pazartesi

DEMOKRASİ VE DEVLET



Sayın Mehmet Altan
Star Gazetesi Yazarı 26 Temmuz 2008


Sayın Altan;

26 Temmuz 2008 tarihli ve "Ergenekon kimi öldürdü" başlığını taşıyan yazınızı okudum ve CNN Türk'te yayınlanan "Ergenekon Özel Programı"ndaki konuşmalarınızı dinledim.

Okuduklarıma, gördüklerime ve bildiklerime göre kafanızda, tedavisi imkansız iki travma oluşmuştur:

1- Daima "12 Eylül Rejimi" ile ifade ettiğiniz asker düşmanlığı.
2- Daima suç işleyen bir "DEVLET" kavramı.

Bütün görüş ve savunmalarınızı, bu iki esasa göre şekillendirdiğiniz için de, "GERÇEK BİR DEMOKRASİ" arayışı gayretleriniz, tutarsız kalmaktadır. Şöyle ki:

1- DEVLET, bir kavramdır. Kurumları, kuruluşları ve organları vardır. "Devlet" ifadesi, hiçbir teşebbüsün veya icraatın muhatabı olamaz. Zaten devletin ilmi tarifi de; "BİR HÜKÜMET İDARESİNDEKİ SİYASİ TOPLULUK" şeklindedir. Bu tarifin anlamı da gayet açıktır:

DEVLETİ AHENK İÇİNDE İŞLETMEK, HÜKÜMETLERİN GÖREVİDİR.

Hükümetler; DEVLETİ, ana KAİDELERE ve ana BELGELERE göre işletirlerse; sulh, sükun, huzur ve güven ortamı sağlanır ve toplum, refaha ulaşır. Bu görev başarılamadığı takdirde, bunalım kaçınılmazdır; sulh, sükun, huzur ve güven ortamı oluşamaz.

Şimdi kendinize sorunuz:

Siyasi iktidarlar, DEVLETİ, bu kurallara göre işletilmesini başarabilmekte midirler?

12 Eylül Rejimine gelince:

Bu husustaki yanılgınız, 12 Eylül Rejiminin devam ettiği şeklindeki kabulleniş ve görüşünüzdür. 12 Eylül Rejimi, 1983 Kasım ayında sona ermiştir. O tarihten itibaren askerler kışlasındadır ve ülkeyi siyasi iktidarlar yönetmektedir. Bu süreç zarfında Türkiye, tam anlamıyla demokratikleşememişse; bunun kabahatlisi askerler değil, siyasi heyetlerdir. Açıklık getireyim:


Gerçek bir demokrasinin şartları bellidir:

1- Hür ve serbest seçim.
2- Hür Parlamento.
3- Bağımsız yargı.
4- Hür üniversite.
5- Hür ve bağımsız basın.

Detaya girmeyeceğim. Sadece soracağım ve cevabını, irfanınıza ve insafınıza bırakacağım:

Bugün Türkiye'de, gerçek bir demokrasinin şartları oluşmuş mudur?
Oluşmamışsa; bunun kabahatlisi, 12 Eylül Rejimi midir yıksa siyasi iktidarlar mıdır?

Konuyu, biraz daha açayım:

1982 Anayasa'sının kabulünden sonra düzenlenen Seçim ve Siyasi Partiler Kanunları'na göre; milletvekili aday tespitleri, partiye kayıtlı bütün üyeler tarafından hakim teminatı altında yapılmasını öngörüyordu. 1983 seçimleri sonunda tek başına iktidara gelen Turgut Özal, bu kanunları değiştirerek, halkı dışlayan ve siyasi parti liderlerini "Seçilmiş Diktatörler" konumuna getiren çarpık bir modeli yürürlüğe koymuştur. Bu modelde Parlamento, Başbakanların iradelerine tabi bir kurum haline getirilmiştir. Bu durum karşısında rahatlıkla şunu söyleyebiliriz:

Türkiye'de 28 yıldan beri, gerçek bir demokrasiyle alakası olmayan GÖSTERMELİK BİR DEMOKRASİ HÜKÜM SÜRMEKTEDİR. Ve bu model, MUTLAK GÜÇ hakimiyetini sağlamıştır ve dolayısıyla DEVLET, keyfi biçimde yönetilmektedir.

Ülkemizin aydınları, düşünürleri, yazar ve çizerleri, bu durumu ülkenin gündemine getirerek halkı bilgilendirmemişler ve gerçek demokrasi hususunda, gerektiği şekilde kamuoyu oluşturmamışlardır. Bu sebeple de, her olumsuzlukta, devleti suçlu ilan eden söde bir demokrat kitle oluşmuştur.

Sayın Altan;

Bulunduğumuz coğrafyanın özellikleri sebebiyle Türkiye, daime iç ve dış husumetlere maruz kalmış ve bundan sonra da kalacak bir ülkedir. En büyük ihtiyacımız sulh, sükun, huzur ve güven ortamında geçireceğimiz 15-20 yıllık bir zaman dilimi olduğu halde; iç ve dış husumet odaklarının yarattıkları provokasyonlar sebebiyle, işin başından beri böyle bir zaman dilimini yakalayamadık. Daima halkı zıtlaştıracak konularla oyalanarak, zaman kaybettik. (Darbelerin Ekonomisi adlı kitabınızı, tekrar okumanızda fayda vardır)


Bugün olup, bitenlerin gerçek sebebi de, budur. 6 yıldan beri ülkeyi idare eden AKP iktidarı, elindeki güce rağmen, Türkiye'nin demokratikleşmesi için tek bir adım atmamıştır. Yani; halkı tekrar sistemin içine dahil edecek ve siyasi parti liderlerini "Seçilmiş Diktatörler" konumundan çıkaracak bir düzenleme yapmamıştır. Üstelik; elindeki devlet gücüne dayanarak, DEVLETİ, bir PARTİ DEVLETİ haline getirme hevesine kapılmıştır.

Bu gerçekleri bilmemenize imkan ve ihtimal yoktur. Bu gerçekler ortadayken, henüz daha mahiyeti ve hedefi bilinmeyen yargıya intikal etmiş "ERGENEKON" adı verilen bir davayı bahane ederek, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'ne ve hatta YARGI'ya, tahrik edici saldırılarınıza bir anlam verememekteyim. Olmayan bir DARBE çığıtkanlığıyla halkın efkarını karıştırıcı beyanlarda bulunmaya ne hakkınız vardır. Olayların seyri göstermektedir ki; bugün askerler, herkesten fazla DEMOKRATTIRLAR.

Acaba; ahlakı, gayesi, niyeti ve hedefi iyi bilinmeyen bazım kişilerin, bir darbe ortamı oluşturmak için olanca güçleriyle çalıştıklarını görmezden mi geliyorsunuz? Türkiye, ayrılıkçı bir terör örgütünün saldırısına maruzdur. Bu örgütün militanları, Türkiye'nin her tarafında faaliyet göstermektedirler. Bu militanların, sansasyon yaratacak provokasyonları meydana getirmeleri gayet kolaydır. Bunları hedefi de, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'dir. Önemli bir üniversitede ders veren bir proföser olarak siz, bu gerçekleri göremeyecek kadar derin bir gaflette olamazsınız. O halde; niçin, halkı gerçek anlamda aydınlatacak bir faaliyetin içinde değilsiniz? Yoksa sizin, bizlerin iyi bilmediği bir MİSYONONOZ mu vardır? Bu hususlara açıklık getirmelisiniz.

Aşağıda telefonlarımı bildiriyorum. Bu hususlarla ilgili olarak karşılıklı konuşmak ve bilgilendirilmek istiyorum. Kabul edeceğinizi umuyorum.

Saygılarımla. Ecz. Hüsnü Akıncı


0216-4181726
0532-4576956

Hiç yorum yok: