25 Eylül 2008 Perşembe

İNSAN VE VİCDAN

Sayın Güneri Civaoğlu
Milliyet Gazetesi Yazarı

Sayın Civaoğlu;
15 Nisan 2008 tarihli ve "Stressiz stres" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Zararlı stresin en büyük kaynağı, insanların ellerinde olmayarak, geçmişle vicdanen hesaplaşmasıdır. Genellikle de bu hal; ahengini ve saadetini kaybetmiş toplumların baş belasıdır.Herkesin hakkını serbestçe alamadığı; hak ve vazife kavramlarının yerli yerinde kullanılmadığı toplumlarda stres, insanların farkında olmadan giydiği elbise gibidir. İşte; vicdanen hesaplaşma da, bu safhada otomatik olarak devreye girer. İnsanlar, kendi kendilerine bir takım sualler sorarlar:
- Ben kimim?
- Hayatımı nasıl tükettim?
- Ülkeme, milletime ve insanlara ne verdim, onlardan ne aldım?
- Sahip olduğum imkan ve nimetleri, ülkenin, milletin ve insanların hayrına kullandım mı, kullanmadım mı?
Bu sualleri çoğaltmak mümkündür. Soruların cevaplarına göre de, stresin derecesi ortaya çıkar. Hiç kimse de, "Ben, bu soruları sormadan yaşarım" diyemez. Zira; insan, yaratılmışların en mükemmelidir ve en donanımlısıdır. Hiçbir varlıkta olmayan "İRADE" ve "HÜRRİYET" sıfatlarının sahibidir. Bu dünyadaki hayatını tamamladıktan sonra bir kenara atılacak değildir ve hayatının, her safhasının hesabını verecektir. Kabul etse de, etmese de; inansa da, inanmasa da verecektir. Esas hayat, Ahiret yolculuğunun ilk istasyonu olan, Musalla taşında başlayacaktır.
Sayın Civaoğlu;
Hikmetini bilemem; yazınızı okuyunca bu mektubumu yazdım. İçimden gelen bir emir, adeta beni zorladı.
Hiç şüphesiz; zeki, akıllı, becerikli, çalışkan ve araştırıcı kimliğinizle medyanın en gözde yazarı ve haber yorumcususunuz. Şöhretiniz de cihanı kaplamıştır.
Bu özelliklerinize rağmen sizi, kendi ölçülerime göre bir türlü, "Doğru Adam" olarak kabul edemedim. İdealimde hep sizi, "Göründüğü gibi olan veya olduğu gibi görünen" bir kişi olarak canlandırmak istedim. Ama, bunu, bir türlü başaramadım. Çünkü; Türkiye meselelerini, hiçbir zaman gerçek şartları içinde kamuoyuna sunmadınız. Her meseleyi hep, başkalarının istediği biçimde evirip, çevirip ve de yoğurup, kamuoyuna sundunuz. Bilhassa; 1983 rejimi ile birlikte bu rolü, iyice benimsediniz. Haber almada, strateji belirlemede ve yorumlarda hep, bu yolu izlediniz. Bu sayede de kendinizi, gündemde tutmayı başardınız.
Bilmem ki, aksini yapabilir miydiniz?
Aksi bir tutumun faturasına katlanabilir miydiniz?
Sizden ümitle beklentim; vicdanı olanları düşündüren, vicdanı olmayanların morallerini bozan yazılar yazmanızdı!..
Bu beklentim, halen dahi gerçekleşmiş değildir.
Sayın Civaoğlu;
Sizi rencide etmek niyetinde değilim Gerçek olan şudur ki:
Züğürtlük adamı, maneviyata sevkeder. Züğürtken birçok insan, çok iyi bir görüntü verir; bu, bana göre makbul değildir. Hüner; zenginken, maddi rahatlığı yakalamışken maneviyata yönelebilmektir. Yani; sahip olduğu nimet ve imkanlarını milletin, devletin ve insanlığın hizmetine sunnabilmektir.
Gerçek vatansever ve milletperver bir insan; her sabah evinden çıkarken, "Ben, iyiliği yaymak hususunda görevliyim" diyebilen insandır. Zira; bir ülkenin ve milletin yücelmesi ve ebediyen var olması, böyle bir ulvi görevi üstlenen insanlar sayesinde mümkündür. Tarihen sabittir ki; tarihin şeref sayfalarında yeralmış insanlar; sahip oldukları maddi varlıklarıyla değil; milletine, devletine ve insanlık alemine yaptıkları hizmetleriyle anılmışlardır.
Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu durum sebebiyle strese girdiğinizi düşünerek, belki bir faydam olur diye bu mektubumu yazdım.
Saygılarımla. 16 Nisan 2008

Ecz.Hüsnü Akıncı.
0532-4576956

Hiç yorum yok: