Sayın Ali Bayramoğlu
Yenişafak Gazetesi Yazarı 2 Temmuz 2008
Sayın Bayramoğlu;
2 Temmuz 2008 tarihli ve "Dokunulan generaller ve miladın üç boyutu" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Henüz daha provokatörlerin ve Devleti, bir parti DEVLETİ haline getirmek isteyenlerin dışında hiç kimsenin, içyüzünü bilmediği ve "Ergenekon" adıyla sunulan olaylar hakkında, belki de ilerde mahçup olacağınız şekilde yorumda bulunmuşsunuz.
Yazınızın en tutarsız bölümü, "Bu durumda ilke savaşı kadar, iktidar kavgalarının en keskin aşaması yaşanacak demektir. Her şey olabilir. Sivil bir düzen de bir adım ötede, aksi de..." şeklindeki görüşünüzdür.
Soruyorum:
İlke savaşından kastınız nedir? Ve ne yapılırsa ilke savaşı verilmiş olunur?
İktidar kavgalarının en keskin aşamasından kastınız nedir ve iktidar kavgasını, kimler vermektedir?
Sivil düzenden anladığınız nedir ve ülkeyi, sivil düzen idare etmiyor mu?
"Aksi de.." ifadenizle darbe mi kast ediyorsunuz?
Konuyu biraz açalım:
1- İlke savaşından kastınız DEMOKRASİ ise; bugün ülkemizde, halkı sistemin dışına iterek ikinci seçmen durumuna düşüren ve siyasi parti liderlerini seçilmiş diktatör konumuna getiren bir göstermelik demokrasi hüküm sürmektedir. Bu durumun sorumlusu da, askerler değildir. 1982 Anayasası'nın kabulünden sonra düzenlenen Seçim ve Siyasi Partiler Kanunları, fevkalade mükemmeldi ve halkı sistemin içine dahil ederek, lider sultasını ortadan kaldırıyordu. 1983 seçimlerinden sonra iktidarı devrelan sivil irade, bu kanunları değiştirerek, tam anlamıyla liderler diktatörlüğünü getirmiştir. Öylesine ki; Yasama ve Denetim Organı olan TBMM, tam anlamıyla liderlerin mutlak iradesine tabi hale getirilmiştir. Bilhassa tek parti iktidarlarının Başbakanları Meclis'i, istek ve çıkarları doğrultusunda baskı altında tutmuşlardır. Örnek: Özal'ın Başbakanlığı döneminde Güneri Civaoğlu milletvekillerinin durumunu tarif ederken defalarca, "Kol Kaldırma Makinesinin Ağır İşçileri" ifadesini kullanmış ve hiç tepki görmemiş ve de itiraz eden çıkmamıştır. Bugün de farklı bir durum yoktur..Başbakanını istemediği hiçbir kanun tasarısı veya teklifi, Meclis'in gündemine gelemez; Başbakan'ın istediği her tasarı veya teklif kanunlaşır.
Bu durumu, hangi ilke ile izah edebilirsiniz?
2- İktidar kavgasının en keskini, 1983'ten itibaren siviller arasında yaşanmaktadır. Ve sivil iktidarlar, göstermelik demokrasi modelinden asla ve asla vazgeçmemişlerdir. Gerçek bir demokrasinin kurulması için, en ufak bir gayret göstermemişlerdir. İktidarın mutlak hakimiyetinin huzursuzluk ve keyfilik yaratacağını; Türkiye'yi, gerçek hedeflerinden uzaklaştıracağını, asla ve asla düşünmemişlerdir. İktisaden olumsuzluklar meydana gelince, ülkenin ekonomisine hakim zümreler, ellerinde bulundurdukları medya vasıtasıyla rejim tartışmaları yaratarak, bir sonraki iktidardan faydalanmayı hedeflemişlerdir. Uygulanan göstermelik demokrasinin meydana getirdiği gerçek iktidar kavgası da, işte bu çıkar kavgasıdır. Öyle olması da gayet normaldir. Zira Türkiye; Finans ve Bankacılık kesimiyle, Türkiye'nin ekonomisini istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmesini başaran ve idareleri baskı altında tutan 15-20 holdinge esir edilmiştir. Bir de, müthiş zenginleşen karapara sahiplerinin...
Bu gerçekler tahtında Askerlerin, iktidar kavgasının neresinde olduğunu söyleyebilir misiniz?
Övdüğünüz ve muhafazasına çalıştığınız sivil düzen, bu değil midir?
3- Belli ki; "Aksi de olur.." ifadenizle bir askeri darbeyi kast etmektesiniz.
Evet, bugün ülkemizde bir askeri darbenin olmasını arzu edenler ve hatta bu hususta olanca güçleriyle çalışanlar mevcuttur. Ama; biliniz ki, darbe isteyenler ve bunun için çalışanlar, askerler değildir. Darbe isteyenler, dış husumet mihraklarına hizmet eden ve gerçek misyonlarını gizleyen satılmış misyonerlerdir. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi, kaos yaratarak darbe ortamını hazırlamak için çalışmaktadırlar. Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırarak, askerleri tahrik etmekte gayet ustadırlar. Ne var ki; bugün askerler, demokrat görünümlü hainlerin veya gafillerin niyetlerini gayet iyi bildikleri için, bu tuzağa düşmemişlerdir. Çünkü askerler, herkesten fazla demokrattırlar.
Türkiye'nin coğrafi konumu çok önemlidir. ABD, İgiltere ve İsrail, bölgedeki hedefleri doğrultusunda iç ve dış gailelerle boğuşan huzursuz, mutsuz ve bölgede ağırlığı olmayan bir Türkiye isterler. Bu sebeple de, kendilerinden yana iktidarların oluşmasını hedeflerler. Bu hedeflerine bazen darbelerle ulaşmak isterler; bazen de, askerleri yıpratarak işlerine geldiği mevcut nizamı korumaya çalışırlar.
Bugünkü Türkiye'nin durumuna dikkat ediniz: Başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadi değerlerimiz yabancıların eline geçmiştir. Elimizde kalan varlıkların da satışı planlanmıştır. Yani Türkiye, bir müstemleke ülkesi ve Türk milletide, bir müstemleke halkı haline gelmektedir. Gelecek nesiller, bu gafletin ağır faturasını mutlaka ödeyeceklerdir.
Bu bakımdan, maruz kaldığımız olayları aklın, mantığın ve ilmin tahtında değerlendirmelisiniz. Hisleriniz galip gelirse akıl, mantık ve ilim mağlup olur. Ve şu gerçeği de aklınızdan çıkarmayınız:
Bir ülkenin dış politikasını, coğrafyası belirler.
Saygılarımla.
Hüsnü Akıncı
22 Eylül 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder